Kayıtlar

Ekim, 2014 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Rokanın Faydaları

ROKA Yeşillik de dediğimiz yeşil yapraklı sebzeler birçoğu kişi tarafı ile oldukça sevilerek tüketilmektedir­­. Yeşil yapraklı sebzelerin sağlık yönün­den  da birçok faydası bulunur­. Bilhassa yaşlı insanlar ve hasta insanlar sağlıkları için daha çok sebze ağırlıklı beslenirler­. Kış mevsiminde yetiştirilen  roka, maydanoz, tere otu, marul gibi yeşil yapraklı sebzeler genel olarak salatalar için doğranarak afiyetle tüketilir­­. Bu sebzelere zeytinyağı ve limon suyu da ilave edilince salatalar daha lezzetli ve daha şifalı olmakta­dır­­. Rokanın Faydaları Nelerdir? Yeşil yapraklı kış sebzeleri içerisinde mü­him bir yeri olan roka birçok kişi tarafı ile sevilerek tüketilir­­. Sevilerek tüketilen  bu yeşil yapraklı sebzenin sağlık yönün­den  da birçok faydası bulunur­. Bilhassa Akdeniz ve Ege bölgelerinde çokça tüketilir­­. İşte roka faydaların­dan bazısı şöyledir: Roka, A ve C vitaminleri­ni ihtiva eder­. İçeriğinde potasyum, demir ve kükürt gibi mineral maddeler de bulunmaktadır­­.

Propolisin Faydaları

Propolisin Faydaları Nelerdir? Propolis son 10 ila 15 sene içerisinde yapılmakta olan bilimsel çalışmalarla da desteklenen, geniş bir etki profiline sahip olmakta­dır­­.  Bunların arasın­da en  önemlisi antibiyotik etkisi­. Özellikle son zamanlarda daha fazla olarak da gündeme gelen  antibiyotiklere dirençli suş gelişimi, bu bakımdan yapılmakta olan çalışmalar propolislerin antibiyotiklerin bu dirençli suşlara, dirençli mikroorganizmalara olan etkinliği­ni artırdığı yönünde bir­takım bulgular bize sunmaktadır­. Özellikle propolis, mikroorganizmaların dışında bulunan korunma kalkanını parçalayarak, antibiyotiğin hücre içine girerek etkisi­ni gösterebileceği yönünde bir­takım bulgular mevcuttur­. Propolis, mikroorganizmaların defans kalkanlarını kırarak antibiyotiklerin hücre içerisi­ne girmesine imkan vermekte­dir­­. Bunun hari­cinde bağışıklık sistemi ile alakalı tesirleri yine gündemde­. Zira yapılmakta olan yine bilimsel çalışmalar, bağışıklık sistemimizde mü­him rol oynayan bir­takı

Ensefalosel

ENSEFALOSEL (SEFALOSEL) NEDİR? Ensefalosel (sefalosel) beyin dokusunun kafa tasındaki bir açıklıktan dışarıya çıkması­dır­­.  Anne rahmindeki gelişim süreci boyunca kafanın arkasındaki ya da önündeki bir açıklık sonucu bu durum gerçekleşebilir­­. Buradan fıtıklaşan kesenin içerisinde beyin yapısı var ­ise "ensefalosel" ismi veri­lir­­. Bazı zamanlar fıtıklaşan kesenin içerisinde beyin yapısı olmaz, yalnızca beyin zarları (meninks) bulunur bu durumda "kraniyal meningosel" ismi veri­lir­­. Sefalosellerde beyin omurilik sıvısı­nın dolaşımı bozulabileceği için genel olarak hidrosefali de duruma eşlik eder­. Burun içine doğru ya da buradan dışarıya taşacak kadar ilerlemiş beyin dokusuna "nazal ensefalosel" denilir­­. Ensefalosel ender izlenilen  bir konjenital anomalidir­­. 10 bin doğumda 1 ila 5 arası oranlar­da izlenmektedir­­. Ultrason ile kafa tası­nın kenarın­da bir parça görülüşü halinde ve yüksek MS* AFP değeleri var oluşun­da tanıdan şüphelenilir­­. S

AFP (Alfa Feto Protein) Yüksekliği

AFP (Alfa Feto Protein) Yüksekliği AFP normal değeri nedir? Anne kanın­da ölçülen  AFP değerleri "MoM" ile belirtilmektedir­­. Bu değerin 2­.5 MoM'un üzerinde olma­sı yüksek kabul edi­lir­­. AFP yüksekliği­nin nedenleri nelerdir? Erişkin bir insan­da da (kadın ya da erkek) karaciğer tümörü, hepatit, yumurtalık kanseri gibi bir­takım nedenler ile AFP yüksele­bilmektedir­­. Burada mevzubahis olan AFP yüksekliği gebeliğin 16 ila 20 haftaları içerisinde anne kanın­da yapılmakta olan AFP ölçümünün yüksek olmasıdır­­.  Anne kanın­da bulunan AFP bebekle ilgili türlü anomalilere bağlı yüksele­bilir­­. Bunlar: * Nöral tüp defektleri (Açık spina bifida, anessefali, ensefalosel, eksensefali) * Bebeğin karın duvarın­da olan anomaliler (Barsakların karnın hari­cinde olması, omfalosel, gastroşizis) * Bebekte bir­takım böbrek anomalileri, renal agenezi (böbreğin gelişmemesi) * Bebekte doğum­sal cilt defektleri (Epidermolysis bullosa , aplasia cutis) * Bebeğin akciğerinde kistik ad

Omfalosel

Resim
OMFALOSEL (Omphalocele) Omfaloselde bebeğin bağırsakları, karın zarı (periton) ile kaplıdır­­.  Burdaki sorun karın duvarın­da bulunan kasların iyi kapanmama­sı neticesi olmakta­dır­­.  Omfalosel olan bebeklerin yaklaşık %25-50'sin­de başka problemler de buluna­bilir­­. Bunlar kalıt­sal problemler (kromozomal anormallikler), doğum­sal diyafragma hernisi ve kalp anomalileri ola­bilir­­. Bun­dan ötürü gastroşizisten  ayrımı önemlidir­­. Omfalosel­de amniyosentez yapılması gerekir­­. Fetal ekokardiyografi de yaptırmak gerekir­­. Omfalosel farklı boyutlar­da ola­bilir­­. Küçük bulunanlar­da karın­dan fıtıklaşan kesenin içerisinde yalnızca bağırsaklar bulunurken, daha büyük bulunanlar­da karaciğer ya da dalak da dışarıda buluna­bilir­­. Bütün yapılan tetkiklerin ve amniyosentez sonucu ve eşlik edici anomalilerin tümü aile ile bir­likte tartışılarak ailenin gebeliğin sona erdirilmesi (kürtaj) ya da devam etme­si hususun­da fikri alınmaktadır­­. Bu bebeklerde sezaryen­le doğum önerilmekte

Gastroşizis Nedir?

Resim
GASTROŞİZİS (Gastroschisis) Bebeğin göbek kordonunun hemen  yanındaki bir açıklıktan bağırsakların karın dışına çıkı­şına gastroşizis denilir­­. Kromozomal anormalliklerle ilgisi yoktur fakat bağırsaklarla ilgili düğümlenme ya da bağırsağın bir kısmı­nın gelişmeme­si gibi problemlere sebep ola­bilir­­. Bu bebeklerin yaşama şansları yüksektir­­. (%80* 100)­. Gastroşizis 10 bin hamilelikte bir görülmekte­dir­­. İleride ki hamileliklerde tekrar etme ihtimali %3 ila 5 arasındadır­­. Ultrason ile gebelik kontrolleri sırasında gastroşizis tanına­bilir­­. En erken  üçüncü aydan sonra saptana­bilirler, bu aya kadar bağırsakların dışarıda görünme­si normaldir ve buna "fizyolojik herni" denilir­­. Gastroşizisde anne kanın­da AFP (alfa fetoprotein) ölçümü yüksek bulunur ve polihidramnios (amniyon suyunun fazlalığı) görüle­bilmektedir­­. Gastroşizis, bebeğin erken  doğmasına, bebekte büyüme geriliğine veya ölüme sebep ola­bilir­­. Bun­dan dolayı ultrason takipleri mutlaka gerekmektedir­

Zayıflarda Karaciğer Yağlanması Olur Mu?

Zayıf İnsanlarda Karaciğer Yağlanması Olur Mu? Gastroenteroloji Uzmanı Prof­. Dr­. Nur­dan Tözün, karaciğer yağlanma­sı ve iltihaplanması­nın daha çok obezite hastalarında görülmesine karşın, ince yapılı ve zayıf kişilerde de karaciğer yağlanmasının mü­him bir sağlık sorunu olduğunu belirtiyor ve ekliyor: "Bu durum görüldüğü kadar kolay olmaz­. Bazı kalıt­sal ve bilinemeyen  etkenler bu hastalığa neden  olmakta­dır­­.  Görüntüleme yöntemleriyle yapılmakta olan taramalar­da toplumun %20'sinde karaciğer yağlanmasına rastlandığı rapor ediliyor­." diyor­. Kısacası karaciğer yağlanması­nın tek sebe­bi aşırı kilolar olmaz­.

Anne Sütüyle Beslenen Bebekler Daha Mı Zeki Olur?

Anne Sütü Alan Bebekler Daha Zeki Mi Olur? Bebekler için en  uygun besin olan anne sütü, yalnızca enfeksiyonlar­dan korumuyor bunun dışın­da şişmanlık, kalp ve şeker hastalığı gibi mü­him sağlık problemlerin­den  da koruyor­. Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr­. Seçil Sözen: "ABD'de yapılmakta olan bir çalışma­. 2. yaştan sonra çocukların zekaları değerlendirildiği zaman, anne sütüyle beslenen  çocukların zeka yaşının, biberonla beslenenlerden  daha yüksek olduğunu gösterir­­. Dünya Sağlık Örgütü ve UNICEF'de, bebeğin doğum sonrası ilk yarım saat ile 1 saat içinde emzirmeye başlanmasını­. 4 ila 6 aya kadar yalnız anne sütü ile beslenmesi­ni ve ek besinlerle beraber 2 yaşına kadar anne sütüyle beslenmesi­ni öneriyor­." diyor­.

Aritminin Kesin Tedavisi Var Mı?

Aritminin Kesin Tedavisi Var Mı? Kalp hızı­nın yüksek seyretmekte olduğu ritim bozuklukların­da iki tedavi seçeneği bulunur­. Bir tanesi ilaç kullanımıdır­­.  Çarpıntı­nın ne zaman geleceği belli olmadığın­dan günlük olarak düzenli kullanı­mı gerekiyor­. 2­. seçenek ise 1990'lı yıllar­dan bu yana kullanılan ve radyofrekans enerjisiyle uygulanmakta olan bir tedavi şeklidir­­. Bu tedavi şekline halk dilinde "yakma" denilmektedir­­. Bir kateter ile kasıktan girilerek kalpte çarpıntıya neden  olan nokta bulunumakta ve radyo frekans akımı verilip yakılmaktadır­. Tedavi yaşam boyu kalıcı olmakta­dır­­.  Küçük çocuklar­da hayatı tehdit edici bir durum yoksa, bu tedavi İçin genel olarak 4* 5 yaşını geçme­si bekleniyor­. Operasyon 1,5 saat sürüyor­. Benzer yöntemlerden  bir tanesi ­ olan "Dondurarak yok etme" tedavisi de son yıllar­da gelişiyor­. İyon kanal hastalıkları dediğimiz kalıt­sal geçişli hastalıkta ise ilaç tedavisi uygulanıyor ve bir­takım hallerde şok verer

Hamilelik Riskleri

HAMİLELİK RİSKLERİ Hamilelikteki riskli durumları savmanın en  mü­him şartı; planlı bir hamilelik yaşamak, hamile kalma dan evvel ve gebelik süresince düzenli doktor kontrolleri­ni sürdürmektir­­. Gebelikte en  fazla görülmekte olan jinekolojik kanser türleri içerisinde rahim ağzı kanseri bulunmakta­dır­­.  Gebelik esnasın­da smear alınması­nın hiç bir sakıncası bulunmadığı gibi, tarama testlerine de mutlak suretle devam edilişi gerekmekte­dir­­. İLERİ YAŞTAYSANIZ TAHLİLLERİNİZİ AKSATMAYIN Annenin yaşı arttıkça, şeker hastalığı, yüksek tansiyon gibi hamilelik için risk taşımakta olan sağlık problemleri ortaya çıkabiliyor­. Yüksek kan şekeri, gebeliğin ilk 3 ayın­da bebeğin organ gelişimi­ni menfi etkilemekte­dir­­. Annenin kan şekeri, gebeliğin ilerideki ayların­da kontrol altına alınmadığı sürece, bebeğin aşırı büyümesine ve doğumun zor hale gelmesine neden  olmakta­dır­­.  Doğuma yaklaşan süreçte annenin kan şekeri­nin yüksek olması, doğacak bebeğin akciğer gelişimi üzerinde menfi e

Yorgunluğun Nedenleri

Yorgunluğun Nedenleri Neredeyse herkes bazı zamanlar çok çalıştırıla­bilir ve çok yorgun ola­bilir­­. Geçici bitkinlik gibi hallerde genel olarak tanımlayabileceğimiz bir neden  ve tedavi olmakta­dır­­.  Fakat başka yan­dan kronik bitkinlik daha fazla zaman alarak daha çok görülmekte­dir­­. Bu durum zaman ­ la gelişir, insanın enerjisi­ni ve kapasitesi­ni azaltmaktadır­­.  Bu seviyede bir bitkinlik bireyin duygusal ve psikolojik hali­ni de etkilemektedir­­. Yorgunluk, uykulu olmak manasına gel­mez ama genel­de uyuma isteği ile beraber görülmekte­dir­­. Bazı hallerde yurgunluk alt­ta yatan bir­takım tıbbi durumların işareti ola­bilir ve tıbbi tedavi gerektirir­­. Kafein tüketimi, sigara ve alkol kullanımı, aşırı fiziksel aktivite, durağanlık, uyku eksikliği, öksürük şurupları, soğuk algınlığı ilaçları ve antihistaminikler gibi alerjik ilaçlar ve sağlıklı olmayan beslen­me alışkanlıkları yorgunluğun sebe­bi ola­bilir­­.

Fıtık İçin Ameliyat Şart Mı?

Fıtık İçin Ameliyat Şart Mı? Genel Cerrahi Uzmanı Doç­. Dr­. Sadık Yıldırım, karın ve kasık fıtıkları­nın cerrahi müdahale gerektirdiğini, tedavi edilmediği takdirde bağırsak tıkanma­sı ve delinme­si gibi ciddi komplikasyonlara neden  olabileceği­ni söylüyor­. Fıtık kendisi­ni nasıl belli eder? Kasık veya karın bölgesinde ele gelen  bir şişlik olarak kendisi­ni belli etmektedir­­. Ayakta ağır kaldırıldığın­da ve karıniçi basıncı arttığın­da ortaya çıkar­. Fıtıkta cerrahi müdahale şart mı? Fıtık, anatomik bir bozukluk ya da eksikliktir­­. Sadece ilaç tedavisi ile geçme­si olanaklı olmaz­. Cerrahi olarak tedavi edilebiliyor­. Başka bir tedavi şekli bulun­maz­. Cerrahi metod­lar günümüzdeki kadar gelişim den  evvel fıtık bağları kullanılıyordu fakat bunların zararlı olduğu ve tedavi e­den  etkisi­nin bulunmadığı görüldü­. Fıtık tedavi edilmezse sonuç ne olur? İstatiksel açıdan olaya baktığımızda yüzde 10 dolayın­da fıtığa bağlı ciddi komplikasyonlar(istenmeyen  durumlar) görmek­teyiz­. F

Ayakta Nasır Neden Olur?

Ayakta Nasır Neden Olur? Nasırlar ayak sorunlarının başın­da yer a­lır­­. Baskıdan, sürtünmeden, ayak basma bozukluğundan, taban düşüklüğün­den  veya yanlış ayakkabı seçimin­den  kaynaklı olan nasır­da tedavi­nin mü­him kısmı, nasırın nedeni­nin saptanma­sı ile olmakta­dır­­.  Nedene yönelik tedavide: Taban deformasyonu varsa, destek malzeme­si kullanıla­bilir­­. Nasır parmak arasındaysa o zaman ortez uygulana­bilir­­. Parmakta duruş deformitesi (bozukluğu) varsa, örneğin baş parmağın yanındaki parmakta bir yükselti varsa, bu yükselti ayakkabıya temas ettikçe burada nasır olmakta­dır­­.  Ortez dediğimiz malzeme, parmağı olması gerektiği şekil­de tuta­bilir­­.

Ayak Şekli Neden Bozulur?

Ayakta şekil deformitesi (bozukluğu) neden  olur? Ayaklar­da şekil bozukluğuna neden  olan birçok farklı etken  vardır; Topuklu ve sivri burunlu ayakkabı kullanılması: Topuğu 8* 10 cm’den  yüksek ve sivri burunlu ayakkabı giyinmek ayakların en  büyük düşmanı­. Topuklu ayakkabı ayağın ön kısımlarına büyük yük binmesine yol açar­. Bir de üzerine ayakkabı­nın sivri burunlu oluşu parmakları sıkıştırıp üst üste bindirir­­. Böyle bir durum oluştuğun­da da başparmak ikinci parmağın üzerine biner ve şekil deformitesi (bozukluğu) ortaya çıkmakta­dır­­. Genetik yatkınlık Birçok rahatsızlıkta olduğu hal­de ayaktaki şekil bozukluğun­da da genler büyük rolü bulunur­. Bilhassa anne tarafın­da bu sorunu yaşayan kişiler var ­ise kişide de bu durumun ortaya çıkı­şı muhtemeldir­­. Düztabanlık Düztaban kişilerde orta ayakta asıl olarak oluşu lazım olan ark düzleşir­­. Bun­dan dolayı zaman içerisinde beraber gelişen  kas dengesizliği ayakta şekil bozukluğuna neden  ola­bilir­­. Kas hastalıkları Ayakt

Tırnak Batmasının Belirtileri

Tırnak Batmasının Belirtileri Tırnak batması­nın en  fazla görülmekte olan belirtileri; şiddetli ağrı, tırnak etrafında­ki deride kızarıklık, şişlik ve akıntıdır­­.  Bu durumda ayakkabı giy­mek güçleşir, yürüme zorluğu gelişir­­. Tırnak Batma­sı Nasıl Tedavi Edilir? Tırnak batması­nın tedavisinde uygulanacak yöntem batığın şiddetine, evresine göre farklılık göstermekte­dir­­. Erken  evrede tırnak yan bölümlerinde ağrı ya da ağrı ile beraber çevredeki deride kızarıklık ve hafif şişlik görülmekte­dir­­. Bu evrede tırnağın batık kısmı­nın altına bir parça pamuk konuluşu yeter­. Bu pamuk parçası tırnak ile deri arasın­da boş bir alan oluşturarak tırnağın ete batmadan uzamasına imkan vermekte­dir­­.

Zollinger-Ellison Sendromu Nedir?

Zollinger-Ellison Sendromu Zollinger-Ellison sendromu, pankreasta veya ince bağırsağın üst bölümünde bir ya da daha fazla tümörün meydana geldiği karışık bir rahatsızlıktır­­. Gastrinomas olarak isimlendiri­len  bu tümörler, midenin fazlaca asit üretimi­ne neden  olan gastrin hormonunu fazla miktarlar­da salgılamakta­dırlar­. Fazla miktar­da asit, peptik ülsere yol açar­. Zollinger-Ellison sendromu ender görülmekte­dir­­. Bu hastalık yaşa­mın herhangi bir zamanın­da meydana gele­bilir ama genel olarak 30 ile 50 yaş aralığın­da teşhis edilmektedir­­. Mide asidi­ni azaltmak ve ülseri iyileştirmek amacı ile genel­de ilaç tedavisi uygulanmakta­dır­­.

Zehirli Guatr Nedir?

ZEHİRLİ GUATR Tiroid bezi­nin gereğinden fazla çalışmasına zehirli guatr denilir­­. Tiroid hor­monları­nın normalden  hızlı çalışma­sı bütün organlara yansımakta­dır­­. Zehirli guatr tedavisinde ilaç, radyoaktif iyot ve cerrahi metod­lar uygulanmakta­dır­­.  Diffüz guatrlar, yani Graves hastaların­da en  az 6 aydan bir seneye kadar ilaç tedavisi uygulanmakta­dır­­.  Bu tedaviye hasta ce­vap vermiyor ise radyoaktif iyot tedavisine geçilir­­. Hastanın zehirli guatırı­nın yanın­da soğuk nodülü de var ­ise kötü huylu olma rizikosu yüksek olduğun­dan biyopsi ile incelenip daha son­ra radyoaktif veya cerrahi yöntem denenebilir­­. Tek veya birden  fazla aşırı çalışmakta olan nodüllerde ise hastanın yaşına bağlı bir şekil­de tedavi tekniğine karar verilmekte­dir­­. Genç hastalar­da radyoaktif iyot tedavisi oldukça iyi bir sonuç sağlaya­bilir­­. Radyoaktif iyot verip daha son­ra belirli bir müddet hastanın hipertiroidi kalır­­. Bu durum kalp yetersizliği veya zehirli guatrı olan bir kişi için

Zellweger Sendromu Nedir?

ZELLWEGER SENDROMU Zellweger sendromu böbrek, karaciğer ve beyin hücreleri­nin içerisindeki peroksizomların düşük veya hiç olmaması­nın yol açtığı doğumsal bir rahatsızlıktır­­. Peroksizomlar vücut­ta bulunan zehirli maddelerin atılmasına imkan veren  hücre yapılarıdır­­.  Bu sendrom beyin gelişimi­ni ve beyindeki sinir lifleri üstündeki miyelin kılıfları­nın gelişimi­ni etkisi altına alan peroksizomal hastalıklar grubuna dahildir­­. Genel­de karaciğer büyümesi, yüksek düzeylerde demir ve bakır içeren  kan akışı ve görme deformiteleri (bozuklukları) gibi belirtileri bulunur­. Zellweger sendromunun ne bir ilacı ne de başka bir tedavi şekli yoktur­. Genel­de semptomları bastırmaya yönelik tedavi uygulanmaktadır­­.

Kalp Krizinden Korunma Yöntemleri

Kalp Krizinden Korunma Yöntemleri Kalp krizleri için muteber olan birçok risk faktörü bulunur­. Yüksek tansiyon, diyabet, sigara, yüksek kolesterol ve kalıt­sal etkenler bunların başın­da gelmektedir­­. Kalp krizi­ni önlemek amacı ile risk faktörleri­nin taranması, bunların hayat tarzı değişiklikleri ve bazı zamanlar da ilaçla kontrol altına alınması gerekir­­. Kolesterol ve kan basıncı­nın düzenli ölçümlerle takip edilmesi, ideal düzeylerde tutulması, kan şekeri­nin belirli aralıklarla ölçülerek değerlendirilmesi, eğer kişi diyabet hastasıysa kan şekeri­nin çok iyi düzenlenmesi, sigara içen  insanların mutlak suretle sigarayı bırakması, spor alışkanlığı olmayan insanların düzenli spor alışkanlığı edinimi, fazla kilosu bulunanların da fazla kiloların­dan kurtulması, alınabilecek öncelikli önlemlerdir­­.

Kalp Krizinin En Önemli Belirtisi Nedir?

Kalp Krizinin En Önemli Belirtisi Nedir? Kalp krizi­nin esas belirtisi, göğüs ağrısı­. Klasik bir kalp hastasında bu göğüs ağrısı şiddetli, baskı veya basınç şeklinde, ezici, sıkıştıran bir ağrı ve göğsün sol yarısın­da veya göğüs kemiği­nin altın­da hissedilmektedir. Ağrı sol kola, alt çeneye, sırta da yayıla­bilir­­. Bilhassa yaşlı ya da diyabet hastası olan insanlar­da belirtiler değişik olabilmektedir­­. Bu kişiler halsizlik, nefes darlığı, bayılma gibi belirtileri duyabilir­­. Bütün hastalar­da genel­de soğuk ter atma, bulantı, kusma gibi belirtiler de olur ve kalp krizi haricinde­ki tanıları akla geti­rip geç tanı koyulmasına neden  ola­bilir­­.

Tıkalı Kalp Damarları Nasıl Açılır?

Tıkanan Kalp Damarları Nasıl Açılır? Tıkanan kalp damarları iki teknikle açılır­­. İlk yöntem pıhtı eritici ilaçların damar yoluyla verilmesidir­. Başarıya ulaşma şansı düşük olduğun­dan, acil anjio laboratuvarı ve takımı­nın bulunmadığı hallerde yapılmaktadır­­. 2. ve etkin yöntem ise tıkanan damarın acil kalp anjiosuyla belirlenip anjiyoplasti ve stent ile açılması­. Bu tedavi metodu yüksek başarı oranına sahiptir­. Kalp damarındaki tıkanıklık, kasık veya el bileği damarın­dan giriş yapılarak damar içerisin­den  kalbe ulaştırılan bir tel geçirilip daha son­ra bir balon yardımı ile giderilir ve yeniden tıkanmama­sı için stent dediğimiz bir materyal konur­. Bu durumda kalp fonksiyonlarının bozulma riski azaltılır­­.

Vücut Susuz Kalırsa Ne Olur?

Vücut Susuz Kalırsa Ne Olur? Yeteri kadar sıvı alınmama­sı beraberinde birçok sağlık sorunu getirmektedir: Vücut susuz kalırsa kendi suyunu tutmaya çalışır­­. Böyle bir durum oluştuğun­da da idrara daha az çıkılır­­. Kan hacmi azalmaktadır­­. Tansiyon düşmektedir­­. Vücuda yeteri su girmese bile; deri, dışkı ve akciğerler ile su yitimi devam eder­. Böyle devam ederse de vücut kurur ve sağlığını kaybetmekte­dir­­. Vücuttaki suyun azalma­sı sindirim sistemi bozuklukları, bağırsak sıkışıklıkları, beyinsel verimde bozulmalar, beden  hareketlerinde azalış ve baş ağrılarını beraberinde getirir­­. Uzun süreli susuzluk sonra­sı vücut­ta bulunan sıvı miktarı­nın yüzde 15'i­nin kaybedilmesi, komaya ve hat­ta yaşamın kaybedilmesine bile neden  ola­bilir­­. İlgili aramalar: vücut susuz kalırsa ne olur? susuz kalırsak nolur? vücut yeteri sıvı alamazsa sonuçları ne olur?

Kalp Krizi Nasıl Anlaşılır?

Kalp Krizi Nasıl Anlaşılır? Kalp krizi­nin en  mü­him belirtisi göğüs ağrısıdır­­.  Bilhassa göğsünde orta kesiminde basınç, yanma, dolgunluk ve sıkışma hissi tarzındaki ağrı, kalp krizi­nin habercisi ola­bilir­­. Bazı zamanlar bu ağrı göğüsten  alt çeneye, kollara, sırt orta kesimine ya da karın üst bölgesine yayılabileceği gibi bazı zamanlar de göğüste olmadan yalnız başına bu bölgelerden  bir tanesinde de meydana gele­bilir­­. Ağrılara genel olarak terleme, yoğun bir kay­gı eşlik edebilir­­. Lakin kadınlarda, diyabet hastaların­da ve yaşlılar­da ağrı bu bahsi­ni ettiğimiz karakteristik yapı­nın hari­cinde ola­bilir­­. Diyabet hastaları ve yaşlılar hiç ağrı hissetmeyebilir­­. Bilhassa yaşlılar­da kalp krizi­nin ilk belirtisi ani bayılma ola­bilir­­. Bunun gibi bir durumla karşılaşıldığı zaman yapılması lazım olan ilk iş acil ambulans hizmeti­ni ara­mak ve hastayı bu şekil­de hastaneye taşımaktır­­. İlgili aramalar: kalp krini nasıl anlaşılır, kalp krizinin belirtileri nelerdir, kal

Cilt Kuruluğu İçin Öneriler

CİLT KURULUĞU İÇİN ÖNERİLER Bilhassa kış ayları­nın gelişiy­le beraber cilt kuruluğu çok sık görülmeye başlamaktadır­­.  Kış mevsiminde havanın nem mik­tarı düşer­. Soğuk ve sert rüzgarlar cildin su yitimi­ni arttırmaktadır­­.  Soğuğun etkisiyle büzü­şen  damarlarımız cildi yeteri ka­dar besleyemez­. Lakin cilt kuruluğunu kolay tavsiye­ler ile önlemek olanak­lı­. Günde en  az 6 bardak su için­. Kahve ve çay idrara fazla çıkardığı ve kafein türevi içerdiğin­den  aşırı tüketildiği zaman kuruluk­lara neden  ola­bilir­­. Bu nedenle günlük en  fazla iki bardak çay veya kahve tüketin­. Islak mendil, kolonya ve antibakteriyel sabunları kullanma­yınız­. Banyodan sonra cildinizi nazik bir şekil­de kurulayın ve hemen  vücut losyonu uygula­yınız­. Bulunduğunuz ortamı sık sık havalandırın­. Gerekirse ortama nem veren  buhar makinelerin­den  edini­niz­. Çok sıcak su ile yapılmakta olan uzun sü­ren  banyolar­dan uzak duru­nuz­. Banyo ürünlerinizi mümkünse renksiz, parfümsüz ve çok köpürmeyen  ürü

Diyabet Nasıl Olur?

Diyabet Nasıl Meydana Gelir? Vücut, devamlı olarak kan­da bir miktar şekere (glukoza) gereksinim duyar­. İnsülin kan dolaşımında olan glukozu hücrelere taşımakla görevlidir­­. İnsülin pankreas tarafı ile üretilen  bir hormon­. Hücrelerdeki glukoz, günlük yaşamımızı devam ettirmeyi sağlayacak enerji kaynağıdır­­. Diyabet, öncelikle karbonhidratlar olmak üzere yağ ve protein metabolizmasını alakadar eden  bir metabolizma hastalığıdır ve kendisi­ni kan şekeri­nin devamlı yüksek oluşu ile göstermektedir­­. Diyabet hastalarındaki temel metabolik bozukluk, kan yoluyla taşınan glükozun(şekerin) hücrelerin içerisi­ne girememesidir­­. Normal koşullar­da gıdalar­dan el­de edilen  ya da karaciğerdeki depolar­dan kana salınan glukoz, pankraeas tarafından salgılanmakta olan İNSÜLİN hormonunun yardımıyla hücre içerisi­ne girer ve orada yakılarak enrjiye dönüşür­. Hücrelerin üzerinde değişik maddelerin girmesine müsaade edilen  "kapılar" bulunur­. Bu kapılar asıl olarak kilitlidirler ve uy

Adrenalin ve Noradrenalin Nedir?

Adrenalin ve Noradrenalin Noradrenalinin Etkisi Nedir? Bunu anlatmak amacıyla öncelikli olarak adrenalin­den  sözet­mek gerekmekte­dir­­. Adrenalin, böbreküstü bezlerin­den  salgılanmakta olan bir hormon­dur­. Başlıca denetimi beyin tarafı ile sağlanmakta­dır­­. Stres, travma ve şok hallerinde beynimi­zin uyarısı ile kana bol miktar­da salınmakta­dır­­.  Bu şekil­de tansiyon yükselmesine, kalp ve solunum sayısın­da refleks artışlara neden  oluyor­. Böbreküstü bezleri­nin iç bölümü, adrenalin ve noradrenalin diye bilinen  kimyasal maddeyi salgılar­. Bunlar kan dolaşımın­da gizlenen  hormonlardır­­. Adrenalinin ve Noradrenalinin Etkileri Kalbimizin gerilme gücünü takviye edip hareket kudreti­ni fazlalaştırırlar­. Kandaki şeker konsantrasyonunu artırarak dokulara fazlaca miktar­da şeker gitmesi­ni temin ederler­. Kan pıhtılaşma oranını fazlalaştırırlar­. Kas yorgunluklarını azaltarak daha canlı ve sürekli fiziki çaba sarfını sağlarlar­. Kan damarları­nın kasılımına sağlayarak vücudun daha

Seratonin Nedir?

SERATONİN Serotonin 1948 yılında Page tarafından, dokular­dan ve öteki maddelerden  ayrıla­rak keşfedilmiştir­­. Birçok sebze ve meyve, seratonini bünyesinde doğal olarak bulundurmaktadır­­.  Serotoni­nin ön maddesi olan triptofan, gıdalar­dan alınmaktadır­­.  Önemi olan bir aminoasittir ve vücut­ta yapılmadığı için gıdalar­dan alınmaktadır­­.  Beyin dokusuna geçme­si çevresel faktörlere bağlı bir şekil­de değişir­­. Beyne geçen  oran, alınan besinlerle doğru orantı­da olmakta­dır­­. Yiyeceklerle alınan oran arttıkça beyne geçen  miktar da artmakta­dır­­. Serotoni­nin insan ve hayvanlar­da davranış üstündeki tesiri 1950'li yıllar­dan beri bilinir­­. Serotonin alıcılarında* işlevsel bozukluk olduğun­da aşağıdaki davranış bozuklukları ve akıl hastalıkları ortaya çıkar: Endişe, kaygı, Depresyon, Cinsel fonksiyon bozukluğu, Akıl hastalığı, Bellek bozukluğu, Duygulanım bozuklukları, Migren, Uyku sorunu, Mevsimlerle gelen  duygulanım bozukluğu, Obsesif-kompülsif bozukluklar, Saldırgan d

Kürtajda Parça Kalması Nedir?

KÜRTAJDA PARÇA KALMASI NEDİR? Kürtajda parça kalması gebeliğin tamamen sonlandırılmama­sı veya rahmin tam olarak temizlenememe­si, özetle; gebelik materyalin­den  bir parçanın hastanın rahmi­nin içerisinde kalma­sı durumudur­. Genel­de kürtaj işlemi uygulandıktan sonra çok nadiren  de olsa gebelik kesesi veya plasentanın küçük bir kısmı­nın rahmin içinde kalma­sı durumudur­. Kürtaj işlemi sonra­sı yaklaşık olarak hastalar­da %2-3 oranına rahim içinde gebelik ile alakalı parçalar kalabilmektedir­­. Eğer hastanın rahim için de bir miyom durumu mevzu­bahis ise veya rahim iç boşluğun­da bir miyom varlığı var ­ise bu neden­den  kaynaklı olarak normal anatomisi­nin bozuluşu hallerinde kürtaj işlemi uygulamasın­da parça kalma­sı sorunu ortaya çıkar­. Kürtaj sonra­sı rahmin içinde kalan parçanın belirtileri nelerdir? Hastaya kürtaj işlemi gerçekleştirilip gebelik sonlandırıldıktan sonrasındaki günler kanamalar gittik­çe azalır ve kesilir çünkü 1 hafta içerisinde azıcık bir miktar kanama olur

Emziren anneler sütünü nasıl arttırabilir?

Emziren anneler sütünü nasıl arttırabilir? Hamile bayanların ve bebekleri­ni emziren  annelerin mevsim­siz yetişen  hormonlu sebzeleri tüketmemek gerekiyor­.Bunun yanın­da genleriyle oynanmış olan tohumlar­dan el­de edilen  mısır gibi ürünleri hamile bayanların ve emziren  annelerin tüketmemelerinde fayda bulunur­. Emzirme süreci boyunca anneler acı ve acı içeren  baharatları , zerdeçalı ve zencefili tüketmemelidirler­.Çünkü bu ürünler vücut salgılarını azaltarak ; sütün miktarını ve kalitesi­ni azalmasına neden  olurlar­. EMZİRME DÖNEMİNDE SÜT ARTTIRICI BESİNLER > Rezene, anason ve ısırganı karıştıra­rak çayını demleyin­. Bu bitki çayı sütünüzü arttıracak hem de bebeğinizde gaz olma ihtimali­ni azaltacaktır­­. > Dereotu, kıvırcık salata > Kuru üzüm hoşafı > Haşlanmış taze beyaz dut kurusu ya da taze beyaz dut > Taze beyaz üzüm > Bal kabağı, havuç > Sahlep, boza > Kuru soğan > İncir (bunun yerine haşlanmış kuru incir suyu da içebilirsiniz) > Çilek > Doğ

Hamilelikte Reflü

HAMİLELİKTE REFLÜ Mide muhteviyatın­da mevcut olan sıvıların yukarıya doğ­ru yani yemek borusuna doğru geriye kaçışı reflü olarak tanımlanır­­. Bunun gerçekleşme­si halinde göğüs ve midede yanma, ağıza acı su gelme­si gibi etkiler görülmekte­dir­­. Reflü rahatsızlığı normal kişilerde de görüle­bilmektedir­­. Lakin gebelik süreci boyunca daha fazla artış gösterir­­. Hamile kalan kadınların yaklaşık olarak yarısın­da bu şikayetler gözlenir­­. Gebelik süreci boyunca kadınların en  fazla yakındıkları bir konudur­. Gebelikte reflü neden olur? Gebelik süreci boyunca reflü sorunlarında artış oluşu bu süreçte artan progesteron hormonunun mideyle yemek borusu arasın­da mevcut olan kapakçığı gevşetme­si ve buradan midede olan sıvıların daha ba­sit çıkı­şın­dan dolayıdır­­. Bun­dan başka hamilelikte rahmin büyüyüşü nedeniyle karın içi basıncı­nın artma­sı ve bunun mideye baskı yapma­sı yüzünden, mide içeriği­nin yukarı doğru kaçışı­na yol açar­. Gebelik süreci boyunca meydana gelen  reflü şikaye

Hamilelikte Göbek Deliğinin Ağrıması

Hamilelikte Göbek Deliğinin Ağrıması Gebelik ilerlediği müddetçe anne adayları­nın görünümleri daha da farklı hale gelir­­. Bu süreç içerisinde bebek büyüdükçe anne karnı da büyür­. Bu durum doğuma hazırlık manasına da gelmektedir­­. Zira artık bebek dünyaya daha hazır olduğu için ana rahmine sığmayacak duruma gelmektedir­­. Anneler için oldukça coşku­lu olan bu süreç beraberinde farklı sorunları getirebiliyor­. Lakin durum normal olduğu için kay­gı etmeye gerek bulunmamaktadır­­. Gebelik ilerlediği müddetçe rahim büyümekte ve bebeğin gelişme­si amaç­lı bu süreç normal olur­. Lakin bu durumun neticesin­de anne karnın­da da büyüme görülür­. Ardın­dan gelen  ağrı ise bazı zamanlar huzur­suz e­den  duruma ulaşabiliyor­. Ayrıca göbek deliğinde düzleşme, kaybolma veya dışa doğru çıkıntı da genel­de görülmekte olan durumlar­dan birkaçıdır­­. Bu durum rahmin meydana getir­diği basınç ile de meydana gelmektedir­­. Doğum gerçekleştikten  sonra ise sorun kendi kendi­ne düzelmektedir­­. Göbek de

Hamilelikte Ağız Kuruluğu

HAMİLELİK DÖNEMİNDE AĞIZ KURULUĞU Gebelik süreci boyunca kadınlar­da ağız ve dudak kuruluğu, susuzluk hissi sıkça karşılaşı­lan şikâyetler arasın­da yer alır­­. Bunun sebebi kesin bir şekil­de bilinmese de, bu süreçte artan sıvı gereksiniminikarşıla­mak isteyen  vücudun doğal bir tepkisi olarak kabul edi­lir­­. Bunun yanı sıra gebelik şekeri sorunu yaşayan anne adayları da ağız kuruma­sı sorununu yaşaya­bilir­­. Bu durumda olan gebe kadınlar kan şekeri seviyesi­ni kontrollü tutarak, ağız kuruması­nın etkisin­den  kurtula­bilir­­. Gebelikte ağız kuruluğunun belirtileri nelerdir? Ağız kuruluğu şikâyeti olan gebe kadınlar­da dudaklar­da çatlama, konuşmada zorlanma, ağız kokusu, dil­de yapışma, nefesin kötü kokması, devamlı su ihtiya­cı duyma gibi şikâyetler beraber gözlenir­­. Gebelikte ağız kuruluğu için neler yapılabilir? Gebelik süreci boyunca meydana gelen  bu şikâyeti engellemek için, alınan sıvı miktarı arttırılmalıdır­­. Ayrıca kadınların ağız hijyenine ehemmiyet verme­si gerekiyor

Hamilelikte Nefes Darlığı Neden Olur?

Hamilelikte Nefes Darlığı Neden Olur? Gebelik beraberinde birçok fiziksel değişimi getirmekte­dir­­. Lakin her anne adayın­da bu farklılıklar birbirin­den  farklı seyretmekte­dir­­. Nefes darlığı da farklı bir belirti olarak anne adaylarını belirli dönemlerde huzur­suz edebilir­­. Nefes darlığı­nın en  mü­him sebe­bi ise ana rahmi­nin çocuk ile beraber büyüyüşü olur­. Bu süreç içerisinde göğüs boşluğuna büyümekte olan rahim ve çocuk baskı yapar­. Bununla beraber yaşanmakta olan nefes almada güçlük gibi belirtiler doğal olarak görünür­. Lakin durumun başka belirtiler ile beraber seyre­dişi veya huzur­suz e­den  ebatlara ulaşma­sı doktor denetimi gerektirebileceği için mü­him olur­. İkiz hamilelikler­de nefes darlığı durumunun daha çok yaşandığı şüphe­siz ki ön görülebilen  bir haldir­­. Eğer bu durum ile beraber yaşanmakta olan astım atakları, göğüste sıkışma, öksürük ve ellerde morarma gibi belirtiler görülüyorsa doktor denetimi oldukça önemlidir­­. Nefes darlığı ile beraber ateş , çar

Gebelikte Nedensiz Ağlamalar

Gebelikte Ağlama Krizi Gebelikte kadınların vücutları büyük bir farklılık haline girmektedir­­. Bu süreçte bütün vücut kendisi­ni bebeğe ve sonra­sı yaşanacaklara hazırlamaktadır­­. Hormonsal farklılıklar ile beraber kimi kadın için hamilelik psikolojik bir bunalım haline gelmektedir­­. Duygusal hallerde aşırı iniş ve çıkışlar da belirli dönemlerde yaşanmaktadır­­. Ayrıca bu halden  rahatsız olan kadınlar için psikologlar da hizmet vermekte ve danışmanlık yapar­. Doğumdan sonran­da emzirme için de hormonların vücudu hazırlandığını unutma­mak bu süreç de mü­him bir durum olarak ortaya çıkar­. Gebelikte nedensiz ağlamalar Hormon değişikliklerin­den  dola­yı anne adayları sebepsiz yere ağlama krizlerine girebiliyor­. Anne olmaktan ötürü yaşanmakta olan endişe, korku veya üzüntü gibi değişken  duygular bu süreçte yaşanabilmektedir­­. Bu nedenle duyulan rahatsızlıklar oldukça normal olur­. Lakin sıklıkların artma­sı veya ağlama nöbetleri­nin günlük hayata mani oluşu birçok kişiyi sıkıntı h

Mitokondri Nedir? Mitokondrinin Görevleri Nelerdir?

Resim
MİTOKONDRİ Mitokondriler için hücrenin enerji santralleridir diyebiliriz­. Mitokondrilerde, yağ asidi yıkımı, sitrat siklusu ile üre siklusunun bir­takım bölümleri ve bilhassa solunum zinciri ve buna bağlı ATP bireşimi olaylanır­­. Mitokondri­nin jel kıvamın­da matriksinde adı geçen  sentezler için lazım olan enzim bulunmaktadır­­. Aminoasit (Glutamin asidi, Citrulin) ya da steroidhormonların biyosentezleri de, mitokondrilerde ikincil işlev olarak kabul edi­lir­­. Bu çok yönlü ve mü­him işlemler, hücre başına isabet o­lan mitokondri sayısı ile ilişiktir­­. Mitokondri işlevi, aktif taşıma ile yakınen  ilgilidir­­. Ca2+ Mg2+ ve K+ iyonları mitokondrideki yoğunluk düşüşüne bağlı bir şekil­de içeri alınmaktadır­­. Bu değiş tokuşta anyon ya da H+ iyonları serbest bırakılır­­. Mitokondriler kanalı ile olan aktif iyon hareketi, hücre işlevi­nin denetimi için önemlidir­­. Mitokondriler birçoğu kez, hücrenin yönlendirilir iyon sistemi olarak kabul edi­lir­­. Bir memeli hayvan karaciğer hücresin

Hücre Çekirdeği

Resim
Hücre Çekirdeği (Nukleus, Karyon) Çekirdek hücrede depo ve genetik bilgi arşivi görevlerini yerine getirir­. Genetik bilgi çift dizinli DNA moleküllerinde depolanır­­. Burada DNA kopyalanması (iki misline çıkma) olmakta­dır­­. RNA bireşimi ile genetik zincirleri burada başlamaktadır­­. Çekirdeğin inferfaz, mitoz ve çalışma halleri bulunur­. Interfaz çekirdeğinde kromozomların DNA'sı iki misline çıkmakta­dır­­. Hücre Çekirdeği­nin Yapısı Çalışma çekirdeği ve inferfaz çekirdeğinde RNA bireşimi olmakta­dır­­. Genel­de küre biçimin­de olan çekirdek hücredeki en  büyük organeldir­­. Elastik olup, hücre yapısına bağlı bir şekil­de biçimlenir­­. Elektron mikroskobik izlemlerden  çekirdeğin bir kılıfla sarılmış olduğu izlenmektedir­­. Bu bir iç, bir de dış membran­dan olmakta­dır­­. İki membran arasın­da bulunan boşluk 20-50 nm'dir­­. Membran fazlaca sayıda çekirdek poruna sahip olup endoplazmik retikülumun bir bölümüdür­. Porlarla kesintiye uğrar­. Makromoleküller porlar kanalı ile çe

Hücre Çeperi

Resim
Hücre Çeperi ve Hücre Çeperinin Yapısı Hücre çeperi , bitki hücrelerinde görülmekte­dir­­. Yalnız bitkilerin eşey hücrelerinde olmamaktadır­­. Onlar­da hayvan hücresi gibi plazmalema bulunur­. Lakin döllenmenin akabinde, hücre, yüzeyine ince ve jel kıvamında bir madde salgılar­. Bu madde primordial çeper'i (ilk çeper) oluşturur ve içinde Pektin bulunmaktadır­­. Pektinler, birbirleriy­le iyonlarla bağlanan, uzun zincirli karbonhidrat moleküllerin­den  ortaya çıkmakta­dır­­. Hücre bölünmesinde meydana gelen  yeni hücreleri birbirin­den  ayıran bu ilk çeper, iki hücreyi yan yana tutan orta lameldir­­. Pektinlerin temel yapıtaşı galakturon asididir­­. Pektin asidi çok zayıftır­­. Pektin kolaylık­la şişebilir­­. Hücre çeperindeki başka bir madde hemiselülözdür­. Bunlar hücre çeperi­nin yapısına katıldıkları gibi, depo maddesi olarak işlev yapmakta­dır­­. Hücre Çeperi­nin Özellikleri Her oğul hücre, yeni çeper materyali­ni ilk çepere yığmaya başlamaktadır­­. Bu yığım neticesin­de ilkin

Plazmalema Nedir?

PLAZMALEMA Hücre sitoplazmasını dışarı­dan saran membrana denilir­­. Plazmalema, hücrenin dışı ile ilişkilerde hem engel, hem de aracıdır­­. Bu görevlerine çok iyi uymaktadır­­. Hücre ve çevresi arasın­da bulunan madde alışverişi­ni düzene sokan yapılara maliktir­­. Bazı hallerde hormon ve nörotransmitter gibi sinyal molekülleri­ni tanır­­. Bunun için gerekli reseptörlere(almaç) maliktir­­. Bu almaçlar, genel olarak kompleks ya­pılı protein ve karbonhidrat molekülleridir­­. Plazmanın dış yüzeyi karbonhidrat molekülleri­nin meydana getir­diği ince bir tabaka ile örtüle­bilir­­. Bu glikojen  benzeri moleküller, membranın lipid ve protein moleküllerine bağlı ola­bilir­­. Buna göre "Glikol ipid" ya da "Glikoprotein" den  bahsedilir­­. Bu tabakanın adına "Glikokaliks" denir ­. Gevşek ve lifli ağsı bir yapı gibi görünmektedir­. Glikokaliks alyuvarlar­da kan grubu antijenleri­ni yapa­bilir­­. Ayrıca hayvansal hücrelere mekanik bir dayanıklılık kazandırmakta­dır­

Şişmanlık Tedavisinde Yeni İlaçlar

Şişmanlık Tedavisinde Yeni İlaçlar Obezite tedavisinde ya da kilo verilmesi için geliştirilecek ilaçların üç metod­dan biri ya da ikisi üzerinde tesirli oluşu gerekmekte­dir­­. Bunlar­dan biri iştahı kesen  sistemleri uyarmak, ikincisi iştahı başlatan sistemleri önlemek, üçüncüsü ise enerji harcanmasını artırmaktır­­. İştahı önlemek amacı ile leptin hormonun burun­dan verilişi hayvanlar­da başarılı neticeler vermiştir­­. Lakin insanlar üzerinde henüz denenmemiştir­­. Beyinde bulunan melacortin reseptörleri­ni uyaran ilaçlar geliştirerek iştahı kesmek olanaklıdır­­. Bu konuda yapılmakta olan çalışmalar­da bu ilaçların iştahı kestiği, fakat yan tesir olarak ereksiyon yapmış olduğu saptanmış ve bu defa bu alan­da kullanılmaları için çalışmalara başlanmıştır­­. Seretonin reseptörleri­ni önleyen  ilaçlar da geliştirilme safhasındadır­­. Şeker hastalığı tedavisinde kullanılan amilin ve exenatide (glukagon like peptid-1) içeren  ilaçların kilo verdirdiği saptanmıştır ve bu konu hakkın­da ince

Beyin Tümörü Nedir?

BEYİN TÜMÖRÜ Beyinde bulunan normal hücrelerin anormal hale gelerek büyüyüşü neticesin­de iyi huylu ve kötü huylu olarak kitleler haline gelen  oluşumlar beyin tümörleri olarak nitelendirilmektedirler­. Bu sonradan meydana gelen  parça kafatası içi basıncı­nın artmasına sebep olarak beyin üzerine baskı yapmaya başlar ve bazı kötü belirtiler gösterir­­. Beyin baskı altın­da normal yapısını kaybederek fonksiyonlarını yerine getiremez hale gelir ve başlıca; baş ağrısı, epilepsi benzeri bayılmalar, vücudun bir­takım bölgelerinde kısmi felçler, şiddetli kusmalar, bir­takım fiziksel yeteneklerin kaybı ve kişilik deformiteleri (bozuklukları) gibi belirtiler ile kendisi­ni gösterir­­.

Nasıl Acıkırız?

Nasıl Acıkırız? İştahımızı arttırarak acıkmamıza neden  olan vücut­ta bulunmakta olan bir hormondur­. Ghrelin hormonu 1999 senesinde saptanan ve mideden  saşgılanıp iştahı artıran bir hormondur­. Ghrelin mideden  saşgılanıp beyne varmak­ta ve iştahı ve yiyecek alımını artırmaktadır­­. Bu nedenle Ghrelin yemek yemeyi artıran bir hormon olarak anılmaktadır­­. Leptin hormonu gibi obeziteyle yakın­dan ilgili oluşu nedeniyle ghrelin hormonu üzerinde son 6 sene içinde 2000'e yakın çalışma yapılmış ve son olarak obezite tedavisinde aşıyla ilgili çalışmaların konusu olmuştur­. Ghrelin yemek öncesi kan­da artar ve iştahı artırarak yemek yemeyi başlatmaktadır­­. Kan şekeri düştüğünde ya da aç kalındığın­da kan­da ghrelin hormonu artarak yemek yememize neden  olmakta­dır­­. Yemek yeip daha son­ra kandaki ghrelin düzeyi azalmaktadır­­.

Boyun fıtığı neden olur?

Boyun fıtığı neden olur? Boyun­da yedi adet omur kemiği vardır­­. Bunlar­dan 1­. ve 2­.'si arasın­da disk yoktur, diğerleri­nin arasın­da disk vardır­­. Diskin içinde yumuşak nükleus pulpozus, hari­cinde daha sert olan anulus fibrozus vardır­­. İçindeki yumuşak kısım dışarıya çıkınca, arkadan kanalın içerisin­den  geçmekte olan omuriliğe ve yanlara ayrılan sinirlere baskı yapar bunun neticesin­de bu alan­da hem boyun ağrısı hemde kol ağrısı meydana çıkmakta­dır­­.  Boyun fıtığı, boyun omurları arasında mevcut olan ve amortisör görevi gören  disklerin zaman içerisinde yıpranma­sı ve fıtıklaşmasıdır­­.  Sertleşen  ve yerin­den  kayan diskler sinirlere baskı yapıp; boyun, sırt ve kollar­da ağrılara ve güç kaybına neden  o­lur­. Her ağrı boyun fıtığını işaret etmez­. Boyun ve kol ağrısı, başka pek çok rahatsızlığın da belirtileri içerisinde olduğu için boyun fıtığınız olup olmadığını belirlemek amacı ile kapsamlı bir muayene gerekir­­. Genellikle, boyun ve kol ağrısı ile beraber ellerd

Gebelikte Baş Dönmesi Nasıl Geçer?

Gebelikte Baş Dönmesi Nasıl Geçer? Gebeliğin ilk üç ayın­da meydana gelen  ve genel­de yaşanmakta olan baş dönme­si fiziksel olarak kabul edi­lir­­. Gebe kadınlar­da fiziksel olarak meydana gelen  baş dönmesi; dinlenilirse hafifleyecektir­­. Fakat bütünüy­le ortadan kalkma­sı ilk üç ay için olanaklı olmaz­. Gebeliğin ikinci üç aylık sürecinde, fiziksel olarak tanımlanan baş dönmeleri kaybolmaktadır­­. Gebeliğin ilk üç aylık çağı­nın bitmiş olmasına rağmen, gebe kadınlar­da baş dönmeleri varsa, fiziksel sebeplerden  başka sebepler mevzu­bahis ola­bilir­­. Bu durumda, gebe kadınların doktora danışıp baş dönmesine sebep olan başka bir hastalık olup olmadığı­nın araştırılışı gereklidir­­. Gebelik süreci boyunca görülmekte olan ve gebelerde baş dönmesine sebep olan şeker hastalığı, tansiyon düşmesi, kansızlık gibi hastalıklar basit tedaviler ile hekimler tarafın­dan tedavi edilebilmektedir­­. Bu hastalıklar ortadan kalktığın­da bu hastalıklar­dan kaynaklı bir şekil­de maruz kaldığınız ba

Gebelikte baş dönmesi için evde ne yapabiliriz?

Gebelikte baş dönmesi için evde ne yapabiliriz? Gebelik sürecinde gebe kadınlar­da yaşanan baş dönme­si genel­de karşılaşı­lan bir haldir­­. Gebeliğin ilk üç ayın­da meydana gelen  baş dönmelerine fazlaca müdahale edilemez­. Bu süreçte anne adayı­nın vücudu hamileliğe alışmaya çalışır­­. Hamileliğe uyum süresince baş dönmeleri görülmeye devam eder ve bütünüy­le oradan kalkmaz­. Anne vücudunun hamileliğe uyumu hari­cinde ilk üç ayda ortaya çıkabilecek baş dönmelerine evde müdahale etmenin farklı yolları mevcuttur­. Bunlar­dan ilki baş dönmesi­nin sebebine müdahale etmektir­­. Örnek verecek olursak baş dönme­si hamile kadı­nın hızlı pozisyon değiştirmesin­den  kaynaklanıyorsa ani hareketler yapmaktan uzak durmak, şeker düşüklüğünden kaynaklı olan bir baş dönmesiyse yiyecek desteği yapmak baş dönmesine karşı evde alabileceğimiz önlemlerdendir­­. Gebelikte baş dönmesi­nin önüne geçebilmek amacı ile beslenmeden  kaynaklı olan sıkıntıları, gebelik boyunca sık aralıklarla ve dengeli beslenere

Gebelikte Baş Dönmesi Ne Zaman Başlar?

Gebelikte Baş Dönmesi Ne Zaman Başlar? Gebelikte baş dönmesi­nin en  fazla görüldüğü zaman ilk üç aylık dönemdir­­. Gebeliğin sekizinci haftasın­dan başlayarak baş dönmeleri başlaya­bilir­­. Sekizinci haftadan on ikinci haftaya kadar, gebe kadınlar­da baş dönmeleri oldukça sık görülmekte­dir­­. Hemen  hemen  her 100 hamile kadın­dan 70 ya da 80'i baş dönme­si sıkıntısıyla gele­bilir­­. Baş dönmeleri­nin gerçek sebebi, gebe vücudunun uyum sürecine girmesiyle bir­likte yaşanan tansiyon düşmesidir ve korkulacak bir durum olmaz­. Gebeliğin başka zamanların­da de yorgunluktan kaynaklı olan düşük tansiyon olasılı­ğı meydana gele­bilir­­. Şeker düşme­si gibi hal­ler gebe kadınlar­da genel­de görülür ve baş dönmesiyle sonuçlana­bilir­­. Gebeliğin son üç ayın­da meydana gelen  özel durumda bebek ve rahim büyür­. Buna karşılık hamile kadı­nın sırt üstü yatışıyla rahim, arkadan geçen  aort damarına baskı yapar­. Kalbe giden  damarlar baskı altın­da olduğun­dan kalbe daha az kan gitmekte­dir­