Kayıtlar

Haziran, 2013 tarihine ait yayınlar gösteriliyor

Antibiyotik Nasıl Kullanılır?

ANTİBİYOTİK NASIL KULLANILIR? Antibiyotik tedavisinde doz miktarı ve ilacın kullanım süresi oldukça önemli olduğundan antibiyotik ilaçlar gelişigüzel kullanılmamalı, mutlaka doktor tarafından reçete edilmelidir. Kişinin kendi kendini tedavi etmeye kalkışmasından kaynaklanan bu hareket kişinin hastalığını tedavi etmek yerine daha kötü hale getirebilir. Özellikle antibiyotik ilaçların kullanımında bu tür hareketlerden kaçınmak gerekir. Antibiyotik tedavisi belirli bir süreye yayılır ve bu süre bitmeden antibiyotik ilaç alımı sonlandırılmaz. Örnek verecek olursak; doktorumuzun bize vermiş olduğu 7 günlük bir antibiyotik tedavisinin 4. gününde hastalığın etkileri geçtiği için ilaç bırakılmaz, 7 gün boyunca kullanmaya devam edilir. Antibiyotik tedavisini yarıda kesmek kişiye fayda sağlamayacağı gibi bakterilerin vücutta daha fazla direnç kazanmasına neden olabilir. Antibiyotik tedavisi yapılırken bir yandan başka ilaç ya da ilaçlar da kullanılmak zorunda kalınabilir. Burada da rastgele

İlaç Nedir?

İLAÇ NEDİR? Hastalıklardan korunmak, hastalıkları iyileştirmek ya da hastalığın vücuda verdiği her türlü etkiyi baskılamak amacıyla; genellikle bitki özlerinden ayrıştırılarak elde edilen; canlılara ağız yolu, solunum yolu, damar yolu, kas altı dokusu gibi değişik yollardan verilebilen; doğal, yarı doğal ya da kimyasal madde formlarına ilaç denir. İlaçlar tablet, sıvı, toz, granül, kapsül, krem, jel gibi kullanılacağı yere göre bir çok formda hazırlanmaktadır. İlaç kullanımının insanlık tarihindeki yeri çok eskidir. İnsanlar milattan önce bile çeşitli bitki ve hayvan parçalarını ilaç olarak kullanmışlardır. Bildiğimiz en eski ilaç kullanımı M.Ö. 3000 yılında Sümerlilere aittir. Eski Mısır ve Çin'de en eski ilaç kullanılan medeniyetler arasındadır. Çeşitli bitkiler ve hayvan parçaları tek tek ya da birlikte kaynatılarak kocakarı ilacı dediğimiz ilaçlar elde edilmiş ve bu ilaçlar bir çok hastalığın tedavisinde kullanılmıştır. İnsanlar bugün sadece kendileri için değil hayvanlar iç

Genital Bölge Nedir?

Genital bölge kadınlarda ve erkeklerde üreme organlarının bulunduğu bölüme verilen isimdir. Bu bölgeden kasık bölgesi diye de bahsedilir.

Fetüs Nedir?

FETÜS Gebeliğin 9. haftasından sonra doğuma geçen kadar sürede, anne karnındaki bebeğe tıp dilinde fetüs denir. Gebeliğin 3. ayından önce embriyon olarak ifade edilen bebek 3. ayın başından itibaren yani 9. haftadan itibaren 9 cm'lik bir boya sahiptir ve fetüs görünümü kazanmıştır. Fetüsün başı boyunun yarısı büyüklüğündedir ve kollar, bacaklar şeklini almıştır. Fetüsün doğuma kadar devam eden bu dönemine fetal dönem adı verilir. Organların gelişimi bu dönemde devam eder. İlgili aramalar: fetüs nedir?

Epidemi Nedir?

EPİDEMİ Herhangi bir hastalığın bir bölgede anormal bir şekilde fazla görülmesidir. Epidemiye zemin hazırlayan hastalığın mikrobunun bulaşma yöntemi, içinde yaşanılan coğrafya gibi bazı unsurlar vardır. Epidemik hastalıklar hızlı bir şekilde yayılırlar ve bulundukları bölgedeki nüfusun çoğu üzerinde etki gösterirler. Afrika'da görülen sıtma hastalığı halkın çoğunun hayatında bir dönem görüldüğü için epidemik hastalığa bir örnek teşkil etmektedir. Yine ortaçağda Avrupa'da görülen veba hastalığı da salgın halinde yayılarak çoğu insanın hayatına mal oldu.

Endemi Nedir?

ENDEMİ Yalnızca belirli bir yöreye özgü olarak görülen ya da görüldüğü bölgede sürekli olarak devam eden hastalıkları tanımlamak için kullandığımız tıbbi bir terimdir. Gelişmiş ülkelerde görülmeyen fakat Afrika kıtasındaki fakir ülkelerde görülen pek çok hastalık endemik özellik gösterir. Afrika ülkelerindeki insanların çoğu yetersiz beslenmektedir. Su kaynakları da yetersiz olduğu için bu bölgede yaşayan insanlar yetersiz beslenmeye ve kirliliğe bağlı olarak gelişmiş ülkelerde görülmeyen pek çok hastalıkla karşı karşıya kalmaktadırlar. Buradan da anlaşılacağı üzere toplumların yaşayış şekli, beslenme şekli gibi bazı unsurlar, endemi hastalıklarının yayılmasında önemli rol oynamaktadır. İlgili aramalar: endemi nedir? endemik ne demek?

Dolaylı Bulaşma Nedir?

DOLAYLI BULAŞMA Mikroorganizmaların hasta kişilerden sağlıklı kişilere değişik aracılarla taşınarak bulaşma yoluna dolaylı bulaşma denir. Üst solunum yolu enfeksiyonu olan biri ile aynı bardaktan su içerek hasta olmak dolaylı bulaşmaya örnek gösterilebilir. Hastalıklı kişinin tırnak makası, tarak, havlu, tıraş makinesi gibi kişisel temizlik ve bakım eşyalarını kullanmak çok çeşitli ve ciddi hastalıkların bulaşmasına neden olabilir. Bu sebeple kişisel eşyalarımızı yakınımız olsa bile başkaları ile paylaşmayalım ve biz de başkalarının kişisel eşyalarını kullanmayalım.

Dezenfeksiyon Nedir?

DEZENFEKSİYON Bir yerin, bir maddenin, bir aletin ya da bir eşyanın hastalık yapıcı mikroorganizmalardan arındırılması işlemine dezenfeksiyon denir. Dezenfeksiyon işleminde hastalık yapıcı (patojen) organizmalar ya tamamen yok edilir ya da etkisiz hale gelmeleri sağlanır. Dezenfeksiyon çoğu zaman sterilizasyon ile karıştırılır. Sterilizasyon işlemi hastalık yapsın ya da yapmasın tüm mikroorganizmaları yok eder ve aslında dezenfeksiyon ile uzaklaştırılamayan zararlı mikroorganizmalara karşı kullanılır. Çeşitli dezenfeksiyon işlemleri eski çağlardan beri kullanılmaktadır. Suyu kaynatarak içmek, suyun bakır kaplarda saklanması buna birer örnektir. Suyun klorlanması da bir dezenfeksiyon işlemidir ve ilk olarak 1904 yılında sodyum hipoklorit kullanılarak uygulanmaya başlanmıştır.

Atel Nedir?

Resim
ATEL Kırık organların tespit edilerek hareketsiz hale getirilmesinde kullanılan tahta, metal ya da plastik araçlara atel denir. Atel, genellikle boyun kırıklarında ayrıca kol ve bacaklardaki uzun kemiklerin sabit kalması için kullanılır. Atel konulduktan sonra üzeri sargı yapılarak vücuda sağlam bir şekilde sabitlenir. Atel kullanılacağı bölgeye göre değişik şekil ve açılarda tespit edilir. Günümüzde sadece kırıklarda değil değişik bazı hastalıkların tedavisinde de kullanılmaktadır. İlgili aramalar: atel nedir?

Antijen Nedir?

ANTİJEN Protein veya polisakkarit yapısında olan, vücuda girdiğinde ya da herhangi bir yolla vücuda verildiğinde bağışıklık sistemini alarma geçirerek antikor oluşmasını sağlayan maddelere antijen denir. Antijenler girdiği bünyede alerjik tepkimelere sebep oluyorsa bu tür antijenlere allerjen adı verilmektedir. İlgili aramalar: antijen nedir? allerjen nedir?

Zoonoz Nedir?

ZOONOZ Hem hayvanlarda hem de insanlarda görülen hastalıklara zoonoz denir. Bu tür hastalıklara örnek verecek olursak kuduz, delidana, kist hidatik, veba gibi hastalıkları sayabiliriz. Bu hastalığın hayvandan insana bulaşanına zooantroponoz, insandan hayvana bulaşan türüne ise antropozoonoz denilmektedir. Zoonotik hastalıklar değişik yollarda bulaşabilirler. Bakterilerle, virüslerle, mantar yoluyla ya da parazitler yoluyla bulaşabilen zoonotik hastalıklar tedavi edilmedikleri zaman tehlikeli sonuçları olabilecek hastalıklardır. Hayvanlardan bulaşan hastalıklar her zaman hayvanın kendisinden bulaşmayabilir. Hastalığı taşıyan hayvan bir inek ise onun etini yemekle ya da sütünü içmekle de hasta olunabilir. Tavuk gibi kümes hayvanlarının yumurtası da hastalık yaymaya müsaittir. Brusella (malta humması) hastalığı da süt ve süt ürünlerinden insana bulaşan ciddi bir hastalıktır. İlgili aramalar: zoonoz nedir? zooantroponoz anlamı ne? antropozoonoz ne demek?

Akromegali Nedir?

AKROMEGALİ Ergenlik dönemi bittikten sonra, büyüme hormonunun çok fazla salgılanmasından dolayı daha çok ellerde, burunda ve ayaklarda yani vücudun uç kısımlarındaki organlarda meydana gelen büyümelere akromegali denir. Bu hastalıkta büyüme hormonunun aşırı salgılanmasının nedeni, hipofiz bezinde tümör oluşmasıdır. Hemen kendisini göstermeyen sinsi bir hastalıktır ve çoğunlukla kişinin akromegali olduğunun anlaşılması 6 ila 8 yıl arasında sürmektedir. Toplumda bir milyon kişiden yaklaşık 75'inde akromegali hastalığına rastlanır. Akromegali, erken teşhisin ve tedavinin önemli olduğu ciddi bir hastalıktır. Tek büyüyen eller ayaklar değil iç organlarda da büyümeler devam eder. Bu da ciddi kalp ve damar hastalıklarının ortaya çıkmasına sebep olur.

Aile Planlaması Nedir?

AİLE PLANLAMASI Evli çiftlerin istedikleri zaman ve istedikleri sayıda çocuk sahibi olabilmeleri için yaptıkları uygulamalara aile planlaması denir. Tıpkı çocuk sahibi olmak için günümüzde yeni yöntemler geliştirildiği gibi, gebeliğin önüne geçmek için de pek çok aile planlaması yöntemi geliştirilmiş ve geliştirilmeye devam etmektedir. Hemen her evli çift çocuk sahibi olmayı ister fakat bazen istenmeyen zamanda ya da istenmeyen sayıda gebe kalınabilir. Aile planlaması bu tür durumların önüne geçerek insanların bakamayacakları çocukları dünyaya getirmesini engellemeyi hedeflemektedir. Böylece çiftler cinsel hayatlarına gebelik korkusu olmaksızın devam edebilmektedirler. İlgili aramalar: aile planlaması nedir?

Antikor Nedir?

ANTİKOR Mikroorganizmalara ya da antijenlere karşı vücudun korunmasını sağlamak amacıyla, insanların ve hayvanların vücudunda geliştirilen maddelere antikor denir. Vücudun antikor üretimi, düşmana göre uygun korunma şekli geliştirmeye benzer. Antikoru bağışıklık sistemimiz üretir. Değişik yapıdaki bazı moleküller ile vücut korunmaya alınır.

Fizyolojik Sarılık Nedir?

FİZYOLOJİK SARILIK Fizyolojik sarılık ya da normal sarılık dediğimiz hastalık, doğumdan sonraki ikinci veya üçüncü günde ortaya çıkan, bir hafta sonra kaybolan, gözün beyaz kısmı ve deride hafifçe sarılıkla kendini gösteren durumdur. Zamanında doğmuş bebeklerin çoğunda görülür. Nedeni bebeğin kanındaki görevini tamamlayan alyuvarların yıkılıp yerlerini yeni alyuvarların almasıdır. Parçalanan alyuvarların içinden bilirubin adı verilen bir madde açığa çıkar. Yeni doğanlarda bu maddenin atılması yavaştır. Bu madde artınca sarılığa sebep olur. Bebeğe hiçbir zarar vermez. Yalnız erken doğan bebekler daha çok yakalanabilir ve bu süre 15 güne kadar uzayabilir.

Pasif İçicilik ve Pasif İçici Nedir?

PASİF İÇİCİLİK NEDİR? PASİF İÇİCİ KİME DENİR? Başkalarının içtiği sigara, pipo, puro ya da sağlığa zararlı benzeri bir içeceğin dumanının çevreye yayılması sonucu dumanın başka insanların akciğerine isteği dışında gitmesi pasif içicilik, bu duruma maruz kalan kişiler de pasif içici olarak tanımlanır. Özellikle sigara içilen kapalı ortamlarda iyi bir havalandırma yoksa pasif içicilik en üst düzeye çıkmaktadır ve ortamdaki pasif içiciler, bu dumana alışık olmadıkları için, sigara içenlerden daha fazla zarar görürler. Günümüzde özellikle son yıllarda sigaraya karşı büyük mücadele kampanyaları yapılmaktadır. Kapalı ortamlarda ve kamuya ait binalarda sigara içme yasağı da konularak pasif içiciliğin azaltılmasına çalışılmaktadır. Eskiden şehirlerarası otobüslerde bile sigara içmenin serbest olduğu ülkemizde bugün gelinen nokta oldukça iyidir fakat daha da iyi olmalıdır. Unutulmamalıdır ki, bir ülkede sigara içmeyen vatandaşların sayısının nüfusunun büyük çoğunluğunu oluşturması, o ülkenin

Zatüre Öldürür Mü?

ZATÜRREE ÖLÜMCÜL MÜDÜR? Zatürre, 0 - 5 yaş grubunda en çok öldüren hastalıklardan bir tanesidir. Erken tanı ve tedavi ile kolayca çözümlenebilen bu hastalık, zamanında tedavi edilmez ise, solunum yetmezliği ve mikrobun vücuda yayılması gibi sebeplerden ölüme yol açar.

Çocuğun Ateşi Kaç Olmalı?

ÇOCUĞUN ATEŞİ KAÇ OLMALIDIR? Ateş vücudun mikroorganizmalara karşı savaştığının bir göstergesidir. Bunun dışında, bebeğin vücudu ishal ve kusma gibi hastalıklarla susuz kalmışsa ya da uzun süre güneşte bırakılmışsa ateş ortaya çıkabilir. Normalde çocuğun ateşi 37,5 °C'tan yüksek olmamalıdır. Bebeklerde ateş makattan, büyük çocuklarda koltuk altı ve ağızdan ölçülebilir. Ateşi yükselen çocukların doktora gösterilmesi gerekir. Çocuğun elbiseleri çıkartılır, soğuk su ile vücut yıkanır ya da su emdirilmiş bir sünger yardımıyla silinir. Ateşli çocuk, sıkı giydirilmemeli ve üzeri fazla örtülmemelidir. Toplumda sık görülen bir yanlışlık da ateşi olan birinin battaniye altında terletilmeye çalışılmasıdır. Bunu yapmak var olan yüksek ateşin derecesini arttırarak çok tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Ateşi 39 °C üstüne çıkan çocuklarda havale görülebilir. Üç yaş ve altındaki çocuklarda havalenin en sık nedeni yüksek ateştir. Bunun yanında havale, sara (epilepsi) ve sinir sistemi hastalıkla

Aşı Neden Yapılır?

AŞI NEDEN YAPILIR? Aşılama, bazı hastalıklara karşı direnci artırmak amacı ile yapılır. İnsan vücudu, hastalık yapan mikroorganizmalarla karşılaştığında, mikroorganizmalarla savaşmak için özel maddeler yapar. Bu maddelere antikor denir. Antikor, vücudu mikroorganizmalara karşı korur. Vücutta her mikroorganizma için ayrı antikor yapılır. Vücudun, antikor yapabilmesi için, o mikroorganizmalarla bir defa karşılaşması gerekir. Aşılama ile sağlam kişiye hastalık yapma yeteneği yok edilmiş mikroorganizma veya salgısı verilerek vücudunun, antikor yapması sağlanır. Böylece aşısı yapılmış hastalıklara karşı vücut hazırlıklı olur, hastalıklardan korunur. Birçok önemli bulaşıcı hastalığa karşı aşı bulunmuştur. Aşılar sayesinde bazı hastalıklar da artık görülmemektedir. Örnek olarak çiçek hastalığı verilebilir. Ülkemizdeki yakın zamandaki aşı kampanyaları ile de çocuk felci hastalığı ile mücadelede çok büyük başarı sağlanmıştır. Aşılama hizmetleri başlıca, sağlık ocakları, AÇS merkezleri ta

Tecrit Nedir?

Tecrit Nedir? Hasta kişilerin sağlam kişilerden ayrılmasına tecrit denir. Evimizde bulaşıcı hastalığa sahip olan çocuğumuzu diğer çocuklarımızdan ve ailenin diğer bireylerinden korumak için ayrı bir odada tek başına gözleme alabiliriz. Tecrit genellikle böyle durumlarda uygulanır. Tecrit durumundaki bir hastanın bakımı ile sadece bir kişinin ilgilenmesi daha doğru olacaktır. Tecrit odasına ne kadar çok kişi girerse bulaşma riski o kadar çok artacaktır.

Zehir ve Zehirlenme Nedir?

Zehir ve Zehirlenme Nedir? Belirli bir miktarda alındığında sağlığı bozan, ölüme yol açabilen kimyasal maddelere zehir nedir. Zehirlerin meydana getirdiği hastalık tablosu ise zehirlenme adını alır. Zehirlenmeler bir çok yolla meydana gelebilmektedir. Ağız yoluyla, solunum yoluyla, deriden emilme yoluyla ya da enjeksiyon yoluyla direk kana karışarak oluşabilir.

Ödem Nedir?

ÖDEM NEDİR? Vücudumuzda dolaşım sistemi dediğimizde hepimizin aklına kalp, kan ve damarlar gelir. Bu sisteme yardımcı olan hayati açıdan oldukça önemli olan bir dolaşım sistemi daha vardır. Biz bu sisteme lenfatik dolaşım diyoruz. Lenfatik dolaşımda sıvıyı pompalayan ve toplayan kalp benzeri dolaşım organı yoktur. Tamamen kaslarımız doğrultusunda hareket eder. Buradan atılan sıvı damar dışına çıkarsa cilt altındaki dokuya geçer. Böyle bir durumda kişinin ellerinde, yüzünde, ayaklarında ve bacaklarında şişmeler ortaya çıkar. Bu şişikler ağrılı da olabilmektedir. Kişiye rahatsızlık verirler. Bazen sabah uyandığımızda yüzümüz gözümüz şiş uyanırız. Yüzümüzde oluşan bu ödem hemen her sabah ortaya çıkıyorsa mutlaka doktora giderek tedavi görmeliyiz.

Kaşıntı Nasıl Tedavi Edilir?

KAŞINTI NASIL TEDAVİ EDİLİR? Kaşıntı tek bir sebebe bağlı olarak ortaya çıkan bir rahatsızlık değildir. Bu sebeple kaşıntının tedavisi için öncelikle kaşıntıya beyin sebep olduğu araştırılmalıdır. Birçok cilt hastalığının belirtilerinden birisi de kaşıntıdır. Eğer kişi de cilt hastalığına bağlı bir kaşıntı söz konusu ise öncelikle bu cilt hastalığının tedavisi yapılmalıdır. Hastalık ortadan kalktığında, kaşıntı da ortadan kalkacaktır. Egzamaya bağlı bir kaşıntı ise bu durumda egzamaya yönelik çeşitli kremler kullanılacaktır. Enfeksiyon var ve buna bağlı kaşıntı gelişiyorsa antibiyotik tedavisi gibi tedavilerle bu durum ortadan kaldırılabilir. Parazitlerin neden olduğu bir uyuz ya da başka bir hastalık varsa buna yönelik tedavi uygulanır. Vücutta genel bir kaşıntı söz konusu ise buna neden olan durum mutlaka araştırılmalıdır. İç hastalıkların ya da alerjik hastalıkların neden olduğu bir kaşıntı ile karşı karşıya olabiliriz. Alerjik kaşıntılarda antihistaminik ilaçlar kullanılarak hast

Sivrisinek Sokması Kaşıntısı Nasıl Geçer?

SİVRİSİNEK SOKMASI KAŞINTISI NASIL GEÇER? Yaz mevsiminde insanları en çok rahatsız eden böceklerden bir tanesi de sivrisineklerdir. Yüzyıllardır çok farklı şekillerde sivrisineklerle mücadele edilse de özellikle kırsal ve sulak bölgelerde yazın sivrisinek ısırıkları kaçınılmaz olmaktadır. Sivrisinek sokmasının etkileri soktukları kişinin yaşıyla ve bünyesiyle ilgili olarak uzayıp kısalmakta ve farklılık göstermektedir. Küçük yaştaki bir çocuk, çok daha uzun süre ve daha şiddetli kaşınırken büyüklerde bu iyileşme zamanı ve kaşıntı şiddeti daha az olmaktadır. Çocukluğumuzda sivrisineğin bir ısırığı yüzünden günlerce kaşındığımız olur fakat yetişkin dönemde kaşıntı çok hafif olduğu için kaşıma gereği bile duymayabiliriz. Isırığın gerçekleştiği bölgeye kolonya sürerek mikropları öldürebilir, kaşıntıyı geçirebiliriz. Kaşıntısının etkisi eğer şiddetli ise antihistaminik bir krem kullanabiliriz. Daha şiddetli kaşıntı vakalarında hafif ya da orta düzeyde kortikosteroid ihtiva eden kremleri k

Şişmanlığın Zararları

ŞİŞMANLIĞIN ZARARLARI Şişmanlık ya da diğer adıyla obezite hiç iyi bir şey değildir. Hem sağlık açısından, hem de görünüş bakımından kişiyi zor durumu sokar. Günümüz tıbbı şişmanlığı tedavi edilmesi gereken bir hastalık olarak kabul ediyor. Bu sebeple dünyanın birçok yerinde obezite ile mücadele kampanyaları devam etmektedir. Hiç gerekli olmayan fazla kilolar vücut için taşınması külfetli bir yükten başka bir şey değildir. Fazla kiloları taşıma külfeti, vücudun birçok sistemini yorar, birtakım hastalıklara davetiye çıkarır. Bu hastalıkların başında da şeker hastalığı gelmektedir. Hepinizin bildiği gibi şeker, genellikle şişmanlarda görülen bir hastalıktır. Şişmanlıktan kaynaklanan öteki hastalıklar arasında kalp hastalıklarını, damar sertliğini, karaciğer ve safra kesesi bozukluklarını, tansiyon yüksekliğini, ayaklarda varisi öncelikle sayabiliriz. Ayrıca özellikle genç yaşta şişman olan kişilerin psikolojisi bu durumdan oldukça etkilenmektedir. Şişmanlık kişinin görüntüsünü de bozdu

Güneşte Uzun Süre Kalmanın Zararları

Biraz da güneşte uzun kalmanın yol açabileceği olaylardan söz etmek istiyorum. GÜNEŞTE UZUN KALMANIN ZARARLARI Burada özellikle belirtmek gerekir ki, yanmak, yani derisinin rengini koyulaştırmak için saatler boyu plajda veya başka bir yerde güneşin ışınları altında serilip yatmanın birçok zararları olduğunu biliyoruz. Deriye olan doğrudan yıkımlar kadar bedenin öteki organlarında oluşan değişiklikler, bazen öldürücü olabilecek nitelik de kazanırlar. Deride özellikle açık renkli insanlarda oluşan kırmızılık, daha sonra deri altına su toplanmasına yol açabilir. Bu yanıkların mikropla karşılaştığı ve yanlış tedavi edildiği yerlerde iltihabi durumlar uzun süren ve rahatsız edici sonuçlar doğurabilirler. Deri kanserleri de güneşte fazla kalanlarda daha sıktır. Bazı insanlarda damar sistemindeki doğuştan var olan zayıf noktalar, uzun süre güneş altında yatılınca sıcağın neden olduğu damar genişlemesile bazen kanamalara yol açabilmektedir. Eğer kanama güneşe maruz kalan kafa içindeki beyin

Diyet Yerine Sağlıklı Beslenin!

Resim
Amerikalı doktorlar, yeniden halkı yemek biçimlerini değiştirmeye davet ederek, lif açısından zengin besinlerin tüketilmesinin önemine işaret ediyor.  Çok sayıda kişinin karbonhidratı kesmek için makarna ve rafine şekerden uzak durduğuna, ancak kepekli undan üretilen makarnanın zengin lifli bir besin olduğuna dikkati çeken doktorlar, lifli gıdaların kalp hastalığı ve kanser riskinin yanı sıra diyabet bağlantılı komplikasyonları azalttığını ve sindirim sağlığı için yararlı olduğunu belirtiyor. Atıştırma alışkanlığını bırakın Amerikalılar'ın özellikle ''atıştırma'' alışkanlığına işaret eden doktorlar, atıştırmak için yine aynı tür kepekli undan üretilen krakerler veya cipslerin, sabahları ise bir kase yulaf veya kepekli buğdaydan yapılan ekmeklerin tercih edilmesi gerektiğini kaydediyor. Somon balığı tüketin Yeni yılın bir diğer favori besininin, kalp krizi riskini azaltan, kandaki kolesterol oranını düşüren ve Omega-3 yağ asitleri açısından zengin somon balığı

Nasıl Kilo Vereceksiniz?

Resim
Kısa sürede verilen fazla kilolar vücut dengesini altüst ederek, özellikle sindirim ve sinir sisteminde bozukluğa neden olur.  Ani ve dengesiz zayıflamanın bir başka sonucu da vücudumuzun günlük gereksinimi olan protein, vitamin ve minerallerden mahrum kalmasıdır. Bu eksiklik ise bir çok hastalığa zemin hazırlar. İdeal zayıflık için Diyete başlamanın ilk adımı diyet yapmaya kendinizi hazırlamaktır. Diyete başlamak için ay başını veya Pazartesi gününü beklemeyin. Zayıflama diyetlerinden en iyi sonucu almak, beslenme uzmanları tarafından kişiye özel hazırlanmaları ile mümkündür. Unutmamak gerekir ki herkesin yaşı, boyu, kilosu, kan bulguları, metabolizması ve beslenme alışkanlıkları farklıdır. Diyette dikkat etmeniz gerekenler * Baş dönmesi, sinir bozukluğu, ciltte kuruma gibi şikayetler doğurmayan ve hiçbir yiyecekten mahrum kalmayacak şekilde hazırlanan bir beslenme programınız olmalı. * Azar azar ve sık sık beslenin. Bir günde almanız gereken kaloriyi 6 öğüne paylaştırın. * Günlük bes

İyi Yaşam İpuçları....

Resim
Zinde yaşama dair önemli bilgiler veren Prof. Dr. Osman Müftüoğlu, iyi yaşama dair ipuçları vermeye devam ediyor. İşte sağlık bilgileri... Portakalın kırmızısı Portakal ve greyfurt suyunun pembe renkte olanı sarısından daha yararlıdır! Kırmızısı ise en iyisidir. Greyfurt ve portakalın iç renginin koyu kırmızı olması, bol bol ‘‘Likopen’’ içerdiğinin bir göstergesidir. Domateste de bol miktarda bulunan bu yararlı karotenoid, başta prostat kanseri olmak üzere pek çok kansere karşı koruyucudur. Likopen antioksidan aktivitesi de olan, cilt ve beden yaşlanmasını erteleyen son derece yararlı bir besindir. Aspirin Kan basıncı yüksekliği sorununuz varsa, damar tıkanma riskiniz mevcutsa, her gün düzenli olarak düşük dozda aspirin kullanmaya daha çok özen göstermelisiniz. Aspirini özellikle gece yatmadan evvel içmeyi tercih edin. Yeni çalışmalar böyle bir alışkanlığın hem daha iyi uyumanıza hem de daha güvenli bir kan basıncı kontrolüne destek sağlayacağını göstermektedir. Bitkiler Bitkisel kayna

Yanlış Besleniyoruz...

Resim
En ağır ekonomik kriz zamanında bile yanlış yeme alışkanlıklarımızdan vazgeçemiyoruz. Et türleri, Türk sofralarında çoğunlukta başrolde. İster döner halinde, ister şişte, ister köfte olarak… Sağlığa zararlı Ağzı sulandıran bu yiyecekler kuşkusuz çok lezzetli, ancak aynı zamanda da çok tehlikeli. Türk Kalp Hastalıkları Kurumu‘ nda beslenme uzmanı olarak çalışan Sumru Özbay, fazla et yiyenleri uyararak, sıhhatleri için sağlığa zararlı olan bu alışkanlıklarından bir an önce vazgeçip, an fazla haftada bir kez döner yemeleri gerektiğine işaret ediyor. Hastalığa davet 45 yaşını geçenler de, döneri en iyisi akıllarından tamamen çıkarmaları şart Özbaya‘ a göre. Türkiye‘ deki halkın genel beslenme özelliklerini inceleyen uzman, Türklerin günlük yemeklerin, kolesterol oranını yukarı sıçramasına neden olduğunu, dolayısıyla kalp krizi riskini artırdığını vurguluyor. Özbay bu uyarısıyla hızla çoğalan diğer beslenme ve diyet uzmanlarının görüşünü paylaşıyor. Hepsinin amacı, vatandaşları ikna edip sa

Yasaklar Değil, Kontrol Zayıflatır

Resim
Diyet yaparken başarıya ulaşmanın yolu yasaklardan değil, porsiyon kontrolünden geçiyor. 20 yılı aşkın süredir hastane, catering kuruluşu; çeşitli gıda firmaları ve akademik çalışmalar kapsamında tedavi edici; bilgilendirici ve kurumsal diyetisyen olarak hizmet veren Taylan Kümeli, yaz mevsimi yaklaşırken; plajlarda fit bir görünüme sahip olmayı hedefleyenler için bir dizi öneride bulunuyor. Özellikle diyet yaparken motivasyon kaybı yaşayan kişileri ilgilendiren bu tavsiyeler, büyük bir özveri gerektiren zorlu diyetleri daha kolay hale getiriyor. Çalışma hayatı boyunca sağlıklı beslenme söylemine farklı bir soluk getirmeyi amaçlayan Kümeli, kendi geliştirdiği “Sentez Diyeti” ile de yurt çapında haklı bir üne sahip. “Sentez Diyeti”ne göre, sağlıklı ve formda kalmanın kesin kuralları tek tip beslenmeden uzak durup, porsiyon kontrolüne dikkat etmek. Makul ve küçük porsiyonlarda kalmak koşuluyla hemen her yiyeceğin tüketilebileceğini vurgulayan Taylan Kümeli, diyetlerdeki “yasakçı” zihniye

Tatlıdan Vazgeçmenize Gerek Yok

Resim
"Kilo vermek istiyorum ama tatlıdan da vazgeçemem" diyenlerdenseniz seçeneğiniz belli; dondurma... Yaz aylarının vazgeçilmezi, çocukların en sevdiği tatlı olan dondurmanın geçmişinin aslında çok eski olduğunu, kökeninin kar ve meyve suyu karışımına dayandığını, dondurma külahının ise veba salgınları nedeniyle bir ev hanımı tarafından keşfedildiğini biliyor muydunuz? Hisar Intercontinental Hospital Beslenme ve Diyet Uzmanı Elif Karacanoğlu ile tatlı krizlerinin en büyük yardımcısı olan dondurmayı nasıl diyet listenize ekleyebileceğinizi konuştuk. Dondurmanın özellikle yazın tüketilen besleyici değeri çok yüksek ancak hamur tatlılarına göre kalorisi çok düşük bir tatlı olduğunu dile getiren Beslenme ve Diyet Uzmanı Karacanoğlu, "Örneğin 1 porsiyon baklava 400 kalori içerebilirken, 3 top dondurma ortalama 150 kalori içerir. Besin değeri oldukça yüksek olan dondurmada, protein, karbonhidrat ve yağ gibi temel besin öğeleri ile birlikte A, E, C ve B grubu vitaminler, aynı zama

Hızlı Yağ Yakımı İçin Tüyolar

Resim
Egzersiz yaparken mutlaka beslenmenize de dikkat etmelisiniz. Bu cümleyi sık sık duyuyorsunuzdur. Peki ama nasıl beslenmelisiniz? Aç karnına egzersiz yaparsanız gerçekten daha fazla mı kalori yakarsanız? Egzersiz öncesi ve sonrası ne yerseniz daha hızlı kilo verebilirsiniz?  Sports International diyetisyeni Çiler Aslanalp bu sorulara yanıt verirken, egzersiz ile birlikte beslenmede C vitamini alanların daha fazla yağ yaktığını, çam fıstığının tokluğu artırdığını ve hindi etinin metabolizmayı hızlandırdığını söylüyor. İşte Aslanalp’in yağ yakımında etkili birbirinden özel beslenme tüyoları: Düzenli egzersizi, yeterli ve dengeli beslenmeyi, yağ yakımını biraz daha kolaylaştıran besinleri yaşam tarzınız yapmanızda fayda vardır. Egzersiz öncesi ve sonrası beslenmeye dikkat ederek hızlı bir şekilde form tutmak, kas kütlenizi artırmak ve yağ kaybetmek mümkün. Egzersizle Birlikte C Vitamini Hızlı Yağ Yakıyor • Yapılan araştırmalar egzersiz öncesi yeteri kadar C vitamini alanların daha fazla

Boyun Kırıklarında İlk Yardım

BOYUN KIRIKLARINDA İLK YARDIM Boyun hemen hemen her yöne hareket edebilme özelliğine sahiptir. Sağa-sola bakış sırasında başa, yaklaşık 180 dereceye varan bir dönüş olanağı sağlanabilmektedir. Başımızı sağ veya sola yatırdığımızda kulaklar omuzlara değebilir. Veya başımızı öne eğdiğimizde çenemiz, göğsümüze dayanabilir. Ayrıca boyun omurlarının hareket yeteneği sayesinde başımızı, bir daire çizebilecek şekilde döndürebiliriz de. Ancak bütün bunlara karşılık başın geriye hareketi oldukça kısıtlıdır. Baş geriye doğru belli bir noktaya kadar gelebilir, zorlama halinde ise önce omurları tutan lif ve bandlarda, arkasından eklem yüzlerinde ve en nihayet kemik yapının çeşitli noktalarında zorlamanın şiddetine bağlı olmak koşulu ile çeşitli kopmalar, kemiklerde kayma ve kırılmalar ortaya çıkar. Böylece omurilik veya sinir kökleri zedelenebilir, kemik kanal içinde ve omuriliğin içinde kanamalar meydana gelebilir. Denize, sığ olan yerlerde veya tekniğine uygun olmayan balıklama atlayışlarda o

Omuriliğin Önemi

OMURİLİĞİN ÖNEMİ Omurların halkasal bölümleri kemikten bir kanal oluşturur. Bu kemik kanal içinde omurilik, buradan çıkıp bedenin çeşitli bölgelerine yayılan sinir kökleri ve damarlar bulunur. Omurilik, beyin ile beden arasındaki ilişkiyi sağlayan çok önemli bir yapıdır. Beyinden çıkan her türlü bilgiyi bedendeki uygun organlara taşıyan ve bedenden veya çevreden gelen uyarıları da beyine ileten sinir lifleri omurilik içinde yer alırlar. Bu organın herhangi bir şekilde zedelenmesi ölüme kadar varan ağır sekellerle (kalıcı işlev bozukluğu) sonuçlanabilir. Omurilik, gördüğü işlevler bakımından da kendi içinde ayrı bir organizasyon gösterir. Böylece omuriliği enine kesitler halinde bölümlere ayırabilmek mümkündür. Genel çizgileri ile bakıldığında boyuna ait ilk dört omurilik bölümüne gelen ağır bir darbe solunumun durması ve dolayısıyla ani ölümle sonuçlanabilir. Daha alt kısımlarda ise kolları, bacakları veya hem kollar, hem de bacakları tutan hareket kısıtlılıkları görülebilir. Bazen

Suya Balıklama Atlamanın Zararları

DENİZDE VE HAVUZDA SUYA BALIKLAMA ATLAMANIN ZARARLARI Tekniğine uygun olmadan ve suyun derin olmadığı sığ yerlerde yapılacak balıklama atlamalarda; boyun kırılmaları ve buna bağlı felçler ve hatta ani ölüm bile meydana gelebilir. Bu nedenle suya balıklama atladığının yerin derinliği ve suya balıklama atladığınız yükseklik oldukça önemlidir. Boyunuzu bile aşmayan sığ sulara balıklama atlamak oldukça tehlikelidir. Her yıl yüzlerce insan bu basit hata yüzünden hayatını kaybetmekte ya da felç olmaktadır. Boynu zedelenen yaralıyı 5 kişi sarsmadan ve mümkünse sedye ile taşımalıdır. Başı tutarken oldukça dikkatli olunmalıdır. Baş hafif bir şekilde yukarıya doğru kaldırılmalıdır. Başın bükülerek öne doğru eğilmesine ve düşmesine kesinlikle engel olunmalıdır. Eğer yakında bir sağlık kuruluşu var ise derhal ambulans ile uzman sağlık ekibi çağırılmalıdır. İlgili aramalar: balıklama atlamanın zararı var mı? suya balıklama atlamak tehlikeli midir?

Bebeğin Gazı Nasıl Alınır?

Bebeğin Gazı Nasıl Alınır? Gaz sancısı ya da kolik ağlaması dediğimiz durumda bebeğimiz ortada bir neden yokken ağlıyormuş gibi görünür. Bebeğiniz hava yuttuğunda yuttuğu bu hava bebeğinizin karnında şişkinliğe sebep olur. Bebeğinizi çok uzun süre hep aynı memeden emzirirseniz, memede süt iyice azaldıktan sonra bebeğiniz hava da yutmaya başlar. Henüz bebeğinizin midesinde bulunan bu hava bebeğinize rahatsızlık verir ve çıkarılması gerekir. Bebeğinizin bu havayı geğirmek suretiyle çıkarması için bebeğinizi başı omuzunuza gelecek şekilde biraz dik bir şekilde vücudunuza yaslayıp tutarsanız bebeğiniz midesindeki bu gazı çıkaracaktır. Çıkarmaya yardımcı olmak için avuç içinizle hafifçe bebeğinizin sırtına vurabilir ya da sırtını sıvazlayabilirsiniz. Bebeğinizi iki göğsünüz ile 10-15 dakika emzirdiğinizde zaten göğüsteki sütün tamamına yakınını almış olacaktır. Bu sebeple sadece bir göğüste çok uzun zaman bebeği tutmayıp, diğer göğüsten de emzirmek denenmelidir. Memeden memeye geçişlerde

Bebeğin Gazını Azaltmak İçin Ne Yapılır?

BEBEĞİN GAZINI AZALTMAK İÇİN NE YAPILABİLİR? Bebekteki gaz sancısını tetikleyen bir çok neden vardır. Bu sebeple tek bir önlem alarak gaz sancısını azaltmak mümkün olmayacaktır. Psikolojik faktörlerin gaz sancısına etkisi şaşılacak derecede fazla olmaktadır. Bebeğine yalnız bakan ve çocuğuna daha hakim annelerin bebeklerinde gaz sancılarına daha az rastlanılmaktadır. Stresli bir doğum geçiren ya da doğumdan sonra strese giren annelerin bebeklerinde, bebeğine tek başına değil de annesi, kayınvalidesi ya da diğer yakınlarıyla birlikte bakan annelerin bebeklerinde, bebeğiyle ilgili çok fazla endişe duyan, çevreden çok fazla baskı gören ya da bebek bakımı konusunda çok fazla nasihat alan annelerin bebeklerinde gaz problemine daha sık rastlanmaktadır. Bebeğine hakim, ne yaptığını ne yapacağını bilen ve bebeğin bakımını eksiksiz yapabilen annelerin bebeklerinde gaz sancısı daha az olur. Annede bir sıkıntı olursa bu bebeğine yansır. Özellikle bu anlattığımız konularda anne bir acemilik, tedi

Annenin Yedikleri Bebeğe Gaz Yapar Mı?

ANNENİN YEDİKLERİ BEBEKTE GAZ YAPAR MI? Emzirme dönemindeki annelerin aldıkları gıdalar ile bebekte gaz olması arasında bir ilişki kesin olarak saptanamamıştır. Bu konuyla ilgili bir çok söylem vardır. Annenin içtiği inek sütünün çocuğa gaz yapacağı söylenir. Böyle bir durumun oluşması için bebeğin inek sütüne karşı alerjisi olması gerekir. Sütteki enzimlere, proteine ya da şekere karşı alerjik bir reaksiyon var ise bebekte gaz sancısı olabilir. Bu ender rastlanılan bir durumdur, bebeklerin geneli için söylenmesi doğru değildir. Böyle bir durumda olan annelerin inek sütü ve süt ürünlerini az miktarlarda alması önerilebilir. Bazı uyuşturucu maddeler süte çok çabuk geçebilir. Özellikle emziren annelerin kesinlikle sigara içmemesi gerekir. Sigarayı sadece kendilerinin içmemesi yeterli olmaz. Çevresindeki insanların da ne kendi yanlarında ne de bebeklerinin yanında sigara içmelerine izin vermemelidirler. Nikotin süte kolaylıkla geçtiği gibi bebeğin vücuduna ulaştıktan sonra gaz oluştura

Bebeklerde Gaz Sancısı Neden Olur?

BEBEKLERDE GAZ SANCISI NEDEN OLUR? Bebeklerin en büyük sıkıntılarından biri de gaz ya da diğer adıyla kolik problemidir. Genellikle 2. haftada başlayan bu sorun yine genelde 4. aya girdikten sonra azalarak sonlanır. Gaz sancısının nedeni günümüzde bile tam olarak aydınlanmış değildir. Belirli bir zamanda başlayıp belirli bir zamanda bitmesi kafaları karıştıran en önemli soru işaretidir. Önceleri bebeğin sindirim sistemi ile alakalı olduğu düşünülüyordu fakat son dönemde yapılan araştırmalar gaz sancısının bir çok nedenden kaynaklı olabileceğini göstermiştir. Bebeğin hayata gelişinin yaklaşık 15. gününden sonra kolik ağlaması dediğimiz gaz sancıları görülmeye başlar. Kolik ağlaması genelde başka durumlarla karıştırılır. Her bebek ağlar ve bebekler karınları acıktığında, gazını çıkartamadığında, alıştığı ortamın dışına çıktığında, rahat şekilde yatırılmadıklarında, üşüdüklerinde, ısındıklarında, altları kirli ya da ıslaksa ve herhangi bir rahatsızlıkları gibi hemen hemen her türlü duru

Denizin Faydaları

DENİZİN FAYDALARI Yüzyıllardan beri denizin büyük yararları bilinmektedir. Deniz insanın dinçleşmesini, gençleşmesini ve güzelleşmesini sağlar. Deniz banyoları sayesinde de sinirler gevşer, cilt güzelleşir ve kaslar esnek bir hal alır. Deniz her bakımdan vücudu gençleştirir. Hatta denize girmeyen fakat sahil kıyısında yaşayan insanlar, iç kesimlerde yaşayanlardan daha canlı, hareketli, daha neşeli ve daha uzun bir hayat sürerler. Denize girmek bir taraftan fazla kiloları uzaklaştırırken diğer taraftan ise vücudu şekle sokarak fiziksel açıdan daha güzel görünmemizi sağlar. Deniz suyu vücudu temizler, bazı deri hastalıklarına da oldukça iyi gelir. Alerjik reaksiyonları geriletir. Tuzlu su derimizdeki bir çok paraziti ve bakteriyi öldürücü etkiye sahiptir. Denizin suyu vücudumuzdaki kanı taşımakla görevli damarları da gençleştirir. Tüm bu nedenlerle denize her yaz mutlaka gidilmesinde çok fayda vardır.

Açlık Şekeri Nedir?

Açlık Şekeri Nedir? Beslenmenin üzerinden en az 8 saat geçtikten sonra kanda ölçülen şekere "açlık şekeri" diyoruz. Yani aç olduğumuzda ölçülen kan şekeri değeridir ve ölçülmeden önce son beslenmeden en az 8 saat geçmiş olmalıdır. Bu süre normalde 10-12 saattir. Açlık şekerinin normal değerleri 70 ila 105 arasıdır. 106-126 arası değerler normalin biraz üzerinde şüpheli değerlerdir. Bu hastalar için daha ayrıntılı tetkikler istenir. 126 üzeri bir değer geliyorsa ve bu değer tekrar ediyorsa hastaya şeker hastalığı tanılarından bir tanesi konulabilir. Açlık şekeri her zaman normal ve üzeri seyretmez. Düşü geldiği de olur. Hipoglisemi dediğimiz bu durumun tedavisi için de hastanın ne zaman ve neden şekeri düşüyor diye ileri tetkikler yapılmalıdır.

Gebelik Şekerinin Belirtileri

GEBELİK ŞEKERİNİN BELİRTİLERİ Gebelik şekeri, adı üstünde bir tür şeker hastalığı olduğu için şeker hastalığının göstermiş olduğu belirtileri göstermektedir. Bu belirtiler çok acıkmak, çok susamak ve sık idrara çıkmak gibi şeker hastalığının karakteristik belirtileridir. Kanda şeker oranının fazla olması hastanın sürekli su içme gereksinimi duymasına neden olur. Hasta çok susadığı için çok su tüketir. Bu da sık idrara çıkmasına sebep olur. Bilinen bu 3 belirtinin dışında anne adayında halsizlik, uyuşukluk, göz kararması, sürekli uyuma isteği ve bayılma gibi yan belirtiler de görülebilir. Fakat dikkat edilmesi gereken, yan belirtilerin hamilelik döneminde normal bir şekilde de ortaya çıkabileceğidir. O yüzden saydığımız ilk üç maddeye dikkat etmek gerekir. Genelde gebelik şekeri olan hanımlar aşırı bir açlık hissi duyarlar ve adeta yemeğe saldırır gibi başlarlar. Öyle ki açlık hissi öyle boyutlara gelir ki; aklına sürekli yemekler gelir, gözünü kapatsa sevdiği yemekleri hayalinde c

Gebelik Şekeri Neden Olur?

GEBELİK ŞEKERİ NEDEN OLUR? Gebelik döneminde anne adayının vücudu zor bir sınavdan geçmektedir. Vücuttaki aşırı glukozla(şekerle) mücadele etmek zorunda kalır. Kandaki glukozu dokulara ulaştırmakla görevli olan insülin hormonu, önceden var olan bir sebeple ya da gebelik döneminde oluşan bir sorundan dolayı yeterli miktarda üretilemezse glukoz kanda kalır ve gebelik şekeri denen durum ortaya çıkar. Sağlıklı bir anne adayının vücudu, fazladan vücutta biriken şekeri başarılı bir şekilde tolere edebilir. Pankreas, insülin hormonu salgılar ve salgılanan insülin kandaki glukozu vücuttaki dokulara ihtiyacına göre taşır. Fakat ileri yaşlarda hamile kalınmışsa, anne adayının yumurtalıklarında kist oluşumu varsa(polikistik over), ikiz, üçüz ya da daha fazla bebeğe hamile kalınmışsa, anne adayının ailesinde bazı kişilerde şeker hastalığı öyküsü varsa pankreas organı insülin hormonunu yeterli miktarda üretemeyebilir ya da ürettiği insülin hormonu dokular tarafından tanınmayabilir. Bu durumda da

Spiral Yerinden Çıkar Mı?

Spiral Yerinden Çıkar Mı? Spiralin rahme doğru yerleştirilmesi oldukça önemlidir. Tam olarak rahim içerisine yerleştirilmelidir. Doğru yerleştirilmiş bir spiralin yerinden çıkma ya da kayma riski oldukça azdır. Spiralin kaymasına ya da yerinden çıkmasına doğrudan etki eden diğer bir husus ise spiralin takıldığı zamandır. Kürtajdan ya da doğumdan sonra kanamalar görüldüğü için bu dönemlerde takılacak spiralin kanamanın etkisiyle yerinden oynaması ya da dışarı atılma ihtimali, normal bir zamanda takılan spirale göre çok daha fazla olur. Zaten bu sebeple jinekologlar, spiral takmak için doğum, kürtaj ya da düşük gibi olayların üzerinden en az bir 6 hafta geçtikten sonra spiral takmayı tercih ederler. Doğru zamanda ve doğru bölgeye takılmış bir spiralde, yerinden kayma ya da tamamen dışarı atılma ihtimali yok denecek kadar azdır. Bir diğer etken de spiral taktıran kadının önceki doğum sayısıdır. Çok fazla doğum yapmış kadınların rahim ağzı daha geniş olur. Spiralin sıkı olmayan bir rahi

Spiral Nasıl ve Ne Zaman Çıkarılır?

Spiral Nasıl Çıkarılır? Spiralin çıkarılması, takılmasına göre çok daha kolaydır. Takılırken ağrı duyulur fakat çıkarılırken böyle bir durum söz konusu değildir. Spirali çıkartırken ağrı, acı olmadığı için de hastanın anestezi işlemleri ile uyuşturulmasına gerek yoktur. Zaten hastalar çoğu zaman normal muayene anında spiralin çıkarıldığının farkına bile varmazlar. Bu sebeple spiralinizi çıkartacağınız zaman acı çekeceğinizi düşünerek korkuya kapılmanıza gerek yoktur. Spiral Ne Zaman Çıkarılır? Spiral çok sık takılıp çıkartılan bir doğum kontrol aracı değildir. Zaten en büyük tercih nedenlerinden biri de budur. Günümüzde 10 yıllık kullanım ömrüne sahip bakır spiraller de kullanılmaktadır. Bakır spiraller 10 yıl ömre sahip olsa da genellikle 5 yıldan sonra çıkarılır. Hormonlu spirallerin kullanım ömrü ise 2 yıl ile sınırlıdır.

Balın Cilde ve Saça Faydaları

BALIN CİLDE VE SAÇA FAYDALARI Cilt bakım ürünlerinde kullanıldığında, gözenekleri tıkamadan ve deriyi yağlandırmadan, görünmez bir koruyucu tabaka oluşturan bal, bu alanda oldukça çok kullanılan bir madde. Baldaki şeker sentezi cildin doğal karışıyla hemen hemen aynı olduğundan, cildin pürüzsüz ve yumuşak olmasını sağlıyor, Doğal nemlendirme faktörü (DNF) olarak da adlandırılan bu karışım, aslında tüm vücut losyonu ve nemlendiricilerin içinde bulunuyor. VÜCUT VE SAÇ TEMİZLİĞİ İÇİN BAL KULLANIMI Vücut ve saç temizliğinizde bal kullanmak için illa ki piyasada satılan ürünlerden birini almanız gerekmiyor. Banyonuzda bulunduracağınız bir kase balı, evde halihazırda bulunan şampuan ve temizleyicilerinize karıştırarak da aynı sonucu elde edebilirsiniz. Son derece doğal bir ürün olan bal, polen alerjisi olan kişiler dışında, çocuklar ve hassas ciltliler de dahil olmak üzere herkes tarafından kullanılabilir. Krem sabununuza, duş jelinize veya banyo köpüğünüze bir damla bal ekleyerek, yoğu

Sütün Faydaları

SÜTÜN FAYDALARI NELERDİR? Uzmanlar insanlara sürekli "süt içiniz" uyarısında bulunuyorlar. Yaptıkları araştırmalar sonucu, büyüme çağındaki çocukların düzenli süt içmeleri halinde diğerlerine oranla soyut düşünce, problem çözme, dikkat ve zihinsel yetenekler açısından daha başarılı oldukları, fiziksel açıdan sağlıklı bir şekilde büyüdükleri; yetişkinlerin devamlı süt içmeleri halinde ise de kalsiyum kaynağı olan sütün kemiklerde ve dişlerde sağladığı faydaları somut bir şekilde ortaya konulmuştur. Ergenlik çağında kalsiyum ihtiyacının çok daha yüksek olduğunu söyleyen uzmanlar, özellikle kız çocuklarının günde en az dört bardak süt içmelerini öneriyorlar. Böylelikle ergenlik çağındaki genç kızların, kemik yapısını güçlendiren, kadınlarda daha sık görülen ve menopoz döneminde daha fazla ortaya çıkan "osteoropoz " yani kemik erimesine yakalanma risklerinin oldukça azaldığını söylüyorlar. Bütün bunların bilinmesine ve bu bilgilerin araştırma raporlarında, uzmanlar ta

Topuk Dikeninin Belirtileri Nelerdir?

Topuk Dikeninin Belirtileri Topuk dikeni rahatsızlığının en karakteristik özelliği sabah uyandıktan sonra yere basıldığında ayağın altındaki batma, yırtılma hissidir. Topuk dikeni bazen ayakta çok şiddetli ağrılara da sebep olabilir. Ağrı hissi daha çok topuğun orta kısmında yoğunlaşır. Hasta yürümeye başladıktan sonra ilk birkaç adımdan sonra ağrı kaybolmaya başlar. Gün içerisinde de ağrı görülmez fakat uzun süre bir yerde oturulur ya da yatılır ise ayağa kalkıldığı ilk an da yine ağrı ortaya çıkabilir. Topuk dikeni daha çok kendini sabah ilk kalkıştan sonra ağrıyla ya da uzun bir süre oturduktan sonra ayağa kalkınca görülen ağrıyla belli eder. Eğer tedavi için bir şey yapılmazsa ya da doğru tedavi uygulanmazsa, gün sonunda ayağın yorulması ile birlikte ayağın bütününde ağrı görülür. Bu ağrılar genelde rahatsız edici boyutlara ulaşarak hastanın doktora gitmesine neden olur. Yine de topuk dikeninin en önemli belirtisi sabah uykudan kalktıktan sonra, ilk adımları atmakla birlikte ayak

Topuk Dikeninin Tedavisi

Topuk Dikeninin Tedavisi Topuk dikeni tedavisi kademeli olarak yapılır. Hastaya en basit yöntemlerle tedavi başlar. Eğer hiçbirinde başarılı olunamazsa son olarak cerrahi operasyon gibi zor yöntemlere doğru tedavi denenir. İlk olarak hastanın yere basmasındaki kusuru ortadan kaldıracak uygun bir tabanlık hazırlanır. Bu tabanlıklar hastaya özel olarak hazırlanır ve hastanın varolan düztabanlığını ya da kavis bozukluğunu ortadan kaldırmayı amaçlar. Doğru bir şekilde yere basan ayakta tendon çekmesi önlenmiş olur. Bundan sonra ayak tabanında kısalan tendona, tekrar eski uzunluğunun kazandırılması için aşil uzatma egzersizi yapılır. Bu egzersizler yardımıyla ayak tabanında bulunan tendon esnetilerek eski esnekliğine ve uzunluğuna kavuşturulur. Egzersizler bu rahatsızlığın tedavisinde çok önemlidir. Bu egzersiz ve masajlar yapılmadığı sürece sabahları kalkıldığında ortaya çıkan ağrılar geçmeyecektir. Bu rahatsızlığın 2. aşamasında ise fizik tedavi ve rehabilitasyona başvurulur. Tedavini

Bebekler Ne Zaman Memeden Kesilir?

Bebekler Ne Zaman Memeden Kesilir? Bebekler her zaman üzerine basarak söylediğimiz gibi ilk 6 ay yalnızca anne sütü ile beslenmelidir. Bebeğiniz 9 ay ve 12 ay arasında bir yerdeyken bebeğinizi memeden kesebilirsiniz. Fakat bebeğinizi yaz mevsiminde memeden kesmemeniz tavsiye edilir. Bebek memeden kesilirken birden bire değil de kademeli olarak kesilmeye başlar. İlk başlarda günde bir defa biberonla mama verilir. Sonraki günlerde başka bir emzirme saatinde daha bebek biberonda mama vermek suretiyle beslenir. Bu şekilde anne sütü yerini yavaş yavaş mamaya bırakmaya başlar. Eğer annenin sütü birdenbire kesilse bile bebek yavaşça biberona alıştırılır. Eğer annenin sütü bolsa ve bebeği hala annesini emmek istiyorsa, takviye besinler de verilmek suretiyle anne bebeğini 1. yaşından sonra bile emzirebilir. Bu konuda herhangi bir sınırlama yoktur ve çoğu doktor bebek istediği sürece emzirilmesi gerektiğini savunur. Bazı annelerin bir hastalıktan, üzüntüden, fiziksel ya da psikolojik bir

Topuk Dikeni Neden Olur?

Topuk Dikeni Neden Olur? Topuk dikeni sorunu genellikle ayağını yere basarken zorluk çeken insanlarda karşımıza çıkar. Ayağın altında bulunan Plantar Fascia adı verilen tendon, yere yanlış basma ve vücudun yükünü ayaklara dengesiz dağıtma sonucu zaman içerisinde kısalabilir. Topuk dikeni daha çok; aşırı kilolu insanlarda, düztaban olanlarda, ayağında eğrilik ya da kavis bozukluğu olanlarda, romatizma hastalarında ve doğru ayakkabı kullanmayan kişilerde görülen bir rahatsızlıktır. Eğer düztabanlık ya da kavis sorunu yaşayan biriyseniz bu genetik özellik taşıyabilen bir durum olduğu için buna bağlı topuk dikeni sorunu da kalıtsal bir nedene bağlı olarak ortaya çıkmış olur. Topuk dikeni hemen her yaş grubunda görülebilen bir rahatsızlıktır. Yukarıda saydığımız nedenlerden en az bir tanesi sizde varsa topuk dikeni olma ihtimaliniz artacaktır. Fazla kiloyla doğrudan orantılı olan bir rahatsızlık olduğundan ve ülkemizde kadınlarda aşırı kilo problemi daha çok görüldüğünden, topuk dikenin

Topuk Dikeni Nedir?

Topuk Dikeni Nedir? Topuk dikeni olması kişi için çok rahatsız edici bir durumdur. Ayağın altında var olan, kasları kemiklere bağlayan bağ dokunun kısalmasından dolayı ortaya çıkmaktadır. Topuk dikeni rahatsızlığı olanlar ayaklarının altında bulunan kemikte bir sorun olduğunu zannederler fakat ayağın altında ayağın süspansiyon görevini yerine getiren adalenin topukla bağlandığı noktada bir gerilme olmasıdır. Bu da, bu bağdaki bir kısalıktan meydana gelir. Topuk dikeni sorunu daha çok aşırı kilolu insanlarda, ayağındaki herhangi bir sorun nedeniyle yere düzgün basamayan insanlarda, ayak tabanınında kavis bozukluğu olanlarda ve düztabanlarda rastlanır.

Kordon Sarkması Nedir?

KORDON SARKMASI Bebeğin içinde bulunduğu amniyon kesesi açıldığında bebeğin göbek kordonu bu açıklıktan dışarı çıkabilmekte ve daha kötüsü rahimden dışarı doğru sarkabilmektedir. Kordon sarkması durumunda hasta derhal hastaneye yetiştirilmelidir ve operasyon hazırlığı yapılmalıdır. Çünkü böyle bir durumda kordon sıkışabilir. Kordonun sıkışması anneden bebeğe giden tüm alışverişi durdurur. Bu da müdahale edilmediğinde ölümcül olabilir. Kordon sarkması durumunda bir uzman tarafından kordon elle rahim içine itilir. Bu şekilde hasta ameliyata alınıdr. Bebek doğurtuluncaya kadar uzmanın eli vajina içerisinde kalır. Kordon sarkması durumunda çok seri bir şekilde anne adayı sezeryana alınmalıdır.

Topuk Çatlağı Nasıl Önlenir?

Topuk Çatlağı Nasıl Önlenir? Topuk çatlağını önleyebilmek için bazı önlemler almak mümkündür. Bunlardan ilki çıplak ayakla dolaşmamaktır. Yalınayak gezenlerde topuk çatlaklarına sık rastlanır çünkü açık havada ayak tabanı kuruyarak nemini kaybeder. Bu sebeple çorapsız ve ayakkabısız dolaşmamak gerekir. Topuk çatlağının diğer bir nedeni ise yukarıdaki durumun tam tersi olarak ayakları nemli bırakmaktır. Denizden, havuzdan ya da banyodan çıktıktan sonra ayağımızı iyice kurulamalıyız. Aksi halde üzerindeki fazla suyu emerek şişen deri tabakasında kuruduktan sonra çatlamalar meydana gelebilir. Kuru cilde sahip olanlar, ayaklarını banyodan sonra kurulayıp daha sonra nemlendirici bir krem sürmelidir. Eğer ayak tabanının derisinde bir kalınlaşma varsa banyodan sonra bir topuk taşı yardımıyla ölü deriler törpülenmelidir. Törpüleme işleminden sonra nemlendirici krem kullanılarak ayağa ihtiyacı olan nem verilmelidir.

Bebeğe Anne Sütü Yerine İnek Sütü Verilir Mi?

Bebeğe Anne Sütü Yerine İnek Sütü Verilir Mi? Bebeğinize herhangi bir nedenden dolayı anne sütü veremiyorsanız onun yerine inek sütü ile beslemek kesinlikle bir tercih olmamalıdır. Dünya Sağlık Örgütü ve diğer tüm sağlık otoriteleri bebeğin ilk yılında inek sütünden uzak durması gerektiğini kabul ederler. İnek sütü, C vitamini ve demir yönünden bebekler için yetersizdir. Yetersiz olduğu için de kansızlığa ve bağırsaklarda gizli kanamaya neden olabilmektedir. Yaşamının ilk yılında inek sütü verilen bebeklerin hayatının ileri dönemlerinde alerji hastalıklarına yakalanma ihtimali yüksektir. İnek sütünde bazı mineraller gereğinden fazla bulunur. Bu da bebeğin henüz gelişmemiş olan böbrek fonksiyonlarını zorlar. Bebeğin vücudunun sıvı-elektrolit dengesini bozar. İnek sütü anne sütüne oranla daha yağlı olduğu için bebek için hazmı zordur. Ayrıca yağ asitleri bakımından da zayıftır. Bu da bebeğin beyin gelişimi, hormonlarının gelişimi ve diğer bazı vücut sistemlerinin gelişimini olumsu

Emzirirken Antibiyotik Kullanılır Mı?

Emzirirken Antibiyotik Kullanılır Mı? Emziren anneler, herhangi bir enfeksiyon hastalığı nedeniyle antibiyotik kullanmak zorunda kalabilirler. Fakat antibiyotik kullanırken bebeğe herhangi bir etkisi olmayan antibiyotikler kullanılmalıdır. Penisilin, Sefalosporin ya da Makrolid grubu antibiyotik ilaçlar hem emzirme döneminde hem de bebeklerde güvenle kullanılabilmektedir. Emzirme döneminde bu ilaçlar kullanırken bebeğin daha az zarar göreceği düşünülerek doz düşürümü yapmak annedeki enfeksiyona karşı ilacın başarısız olmasına neden olabilir. Yetişkinlerde nasıl kullanıyorsa o şekilde kullanılmalıdır. Antibiyotikler anne sütüne ve oradan da bebeğe geçerler. Bu bulaşmadan dolayı bebeğinizde iştahsızlık, ağızda pamukçuk ya da ishal şikayeti gibi bir takım yan etkiler olabilir. Bu sebeple emzirme döneminde her antibiyotik ilaç kullanılmamalıdır. Kesinlikle kullanılmaması gereken Amfenikol, Kinolon ve Tetrasiklin grubu antibiyotikler kesinlikle kullanılmamalıdır. Antibiyotik ilaçları ke

Tüp Bebek Hakkında Yanlış Bilinenler

TÜP BEBEK HAKKINDA YANLIŞ BİLİNENLER Tüp Bebek konusunda bilinen 3 büyük yanlış vardır. Bunlardan ilki tüp bebek tedavisinde kullanılan spermin başka bir erkekten alındığının düşünülmesidir. Ülkemizde tüp bebek yapılırken erkeğin kendi spermi ve kadının da kendi yumurtası kullanılmaktadır. Sperm bağışı ya da yumurta bağışı gibi uygulamalar ülkemizde yasal olmayan ve kullanılmayan uygulamalardır. Diğer büyük yanlış inanç ise tüp bebeğin normal bir bebekten farklı olacağının düşünülmesidir. Sanki tüp bebek yöntemi ile doğan bebeklerde bir eksiklik ya da değişiklik varmış gibi düşünülmektedir fakat bu söz konusu bile değildir. Hatta bazı insanlar konuyu o kadar sapkın bir hale getirmiştir ki; tüp bebek ile normal bebeği kafasına bakarak ayırt edebileceğini bile düşünmektedirler. Tüp bebekler sağlık açısından ve fiziksel açıdan normal doğan bir bebekten farksızdır. 3. yanlış ise tüp bebek tedavisinin son çare olarak başvurulması gereken bir yöntem olmasıdır. Bazı erkeklerde hastalık d

Anne Sütü Yetersizse Ne Yapılır?

Anne Sütü Yetersizse Ne Yapılır? Bebek açısından en iyi gıda tartışmasız anne sütüdür. Fakat anne sütü bazı durumlardan dolayı yetersiz olabilmektedir. Böyle durumlardan doktorunuza danışarak onun tavsiyelerine uygun bir bebek sütüyle (genelde mama diyoruz) ya da devam sütüyle bebeğinizi beslemeye devam edebilirsiniz. Fakat dikkat edilmesi gereken bebeğiniz için kullanacağınız mama veya devam sütü, anne sütünün sahip olduğu protein yapısına çok yakın olmalıdır. Ayrıca bebeğinizin sağlıklı büyüyebilmesi için ihtiyacı olan vitaminleri, mineralleri, aminoasitler, prebiyotik lifleri ve yağı içermelidir. Bunlar hem mide-bağırsak işlevinin düzgün yerine gelmesi, hem bağışıklık sisteminin daha güçlü olması ve bebeğin sağlıklı şekilde büyümesi için olmazsa olmazlardır. İlgili aramalar: anne sütü yetersizse ne yapılır? sütüm yetersiz geliyor ne yapmalıyım? emziren annenin sütü azsa ne yapmalı?

Prematüre Bebekler Nasıl Emzirilir?

PREMATÜRE BEBEKLER NASIL EMZİRİLİR? 32-34 haftasına gelen prematüre bebekler, annelerini emmeleri için bir engelleri yoksa yoğun bakım ünitesinde yatıyor dahi olsalar doktor gözetiminde, hemşireler tarafından memeye verilirler ve böylece bebeklerin anneye alışmaları ve memeyi kavramaları sağlanır. Emme refleksi dediğimiz refleksleri harekete geçirilmeye çalışılır. 32 haftanın altında doğan bebekler dünyaya ciddi sıkıntılarla gelirler. Vücutları yeterli olgunluğa gelmediği için doğduklarında mide, bağırsak, akciğer, böbrek ve beyin fonksiyonlarında ciddi sıkıntılar olmaktadır. Bu nedenle emmek için belirli bir olgunluğa gelinceye kadar küvöz içinde takip edilirler. Bebeğin sağlığı açısından bir sakınca yoksa anne bebeğini 1 ila 10 dakika arasında gayet rahat emzirebilir. Annesini emecek gücü olmayan bebeklerde anneler sütlerini süt sağma pompası yardımıyla sağarlar. Bu süt kadehle bebeğin ağzına verilebilir. Yoğun bakım ünitelerinde yatan prematüre bebekler nazogastrik ya da orogastri

Anne Sütü Ne Kadar Süre Saklanabilir?

ANNE SÜTÜ NE KADAR SÜRE SAKLANABİLİR? Anne sütünü 15 derecelik oda sıcaklığında yaklaşık 6 ila 8 saat kadar saklayabiliriz. Buzdolabının raf bölümünde 3 ila 5 gün saklayabiliriz. Buzdolabının buzluk bölümünde 2 hafta süre ile saklayabilirsiniz. Derin dondurucuda 3 ay boyunca anne sütü saklanabilir. 6 aya kadar saklanabileceği de belirtilir fakat bu konu ile ilgili kesinlik yoktur. Bu sebeple uzmanların çoğu derin dondurucuda 3. ayını geçen sütlerin kullanılmamasını tavsiye eder. Anne sütünü saklamak için bunun için yapılmış saklama şişelerini ve saklama poşetlerini rahatlıkla kullanabiliriz. Bu tip ürünler yerine kalitesiz plastik kaplar ve farklı poşetler kullanmak süte ve dolayısıyla bebeğinize zarar verebilir. Bu saklama kapları ve poşetlerinin üzerinde tarih alanı bulunur. Buraya sütünüzü sağdığınız tarihi yazabilirsiniz. Çalışan kadınlar iş yerlerinde yaklaşık olarak her 3 saate bir 10-15 dakika ara verip sütlerini göğüslerini tam boşaltıncaya kadar sağıp saklama poşetine

Dondurulmuş Anne Sütü Nasıl Çözülür ve Isıtılır?

Dondurulmuş Anne Sütü Nasıl Çözülür? Dondurulmuş anne sütünü derin dondurucudan çıkardıktan sonra birkaç saat buzdolabının rafında bekleterek çözülmesini sağlayabilir ya da donmuş sütü benmari usulü dediğimiz; ılık bir suyun içerisine kabın kapağı suyun dışında kalacak şekilde batırabilir ve daha çabuk çözülmesini sağlayabilirsiniz. Dondurulmuş Anne Sütü Nasıl Isıtılır? Ilık sudan bir miktar daha sıcak suyu bir kaba koyun ve içerisine süt kabını koyarak sütü ılıdıktan sonra bebeğinize verebilirsiniz. Süt kabının kapağı suyun dışında olmalıdır. Suyun içerisinde kabı biraz hareket ettirerek daha hızlı ve daha iyi bir çözülme elde edebilirsiniz. Bebeğinize vereceğiniz süt ılık olmalıdır. Çözülen sütten bir kaç damla elinizin üst kısmına damlatarak sıcaklığını kontrol edebilirsiniz. Yeterince ılımamışsa kap içerisindeki suya dışarıdan bir miktar daha sıcak su ekleyiniz. Bu işlemler sırasında ellerinizin temiz olması çok önemlidir. İşlemden önce ellerinizi mutlaka sabunla yıkayınız. An

Anne Sütü Nerede, Nasıl ve Ne Kadar Saklanabilir?

Anne Sütü Nerede, Nasıl ve Ne Kadar Süre Saklanır? Anne Sütü Nerede Saklanır? Yapılan araştırmalar göstermiştir ki anne sütü besin değerlerini kaybetmeden buzdolabında ve derin dondurucuda uzun süre saklanabilir. Bulunduğu ortamın ısısına göre bozulma süresi uzar ya da kısalır. Anne sütünün bu kadar uzun süre muhafaza edilebilmesi, bakterilere karşı dirençli olmasından ileri gelmektedir. Bildiğimiz üzere anne sütünün içeriğinde bebeğimizi hastalıklara karşı koruyan antikorlar vardır. Bu antikorlar bakterilere karşı da uzun süre direnerek sütün ömrünü uzatırlar. Anne Sütü Nasıl Saklanır? Anne sütünü saklamak için en iyi araç cam kaplardır. Belki biraz masraflı olabilir ama çok kıymetli olan anne sütünü korumanın en iyi yolu budur. Bunun dışında 2. seçim olarak sert plastikten yapılmış kapları da kullanabilirsiniz. Cam biberonlar kadar besin ve antikor değerlerini koruyamazlar ama plastik süt saklama biberonlarını da tercihen kullanabilirsiniz. Süt saklama poşetleri daha ucuz bir süt